Ailenin Gölgesinde Büyüyen Çocuk

"Tohumu çatlatan sıkışmışlığımdan çok toprağının genişliğidir " demiştim Ninem Korkut hikayeleri kitabımda.

Zorluklar, insanın mücadele ruhunun gelişimine, dirençli olmaya vesiledir ancak, toprağın genişliği, su güneş mineral tohumun serpilmesi ve büyümesine vesiledir.

İnsanın gelişimi bir tohumun toprağa düşmesi gibidir. Toprağın niteliği neyse, filiz o kadar sağlıklı yükselir. Çocuk için bu toprak "aile"dir. Aile, bireyin yalnızca biyolojik değil, psikolojik ve sosyal doğumunu da belirler.

Ailenin sunduğu zeminin ferahlığı çocuğun sağlıklı büyümesine en önemli imkandır.

Psikoloji literatüründe bağlanma kuramı çocuğun gelişimini açıklamak için önemli bir çerçeve sunar. John Bowlby'ye göre, bebek ile bakım veren arasında kurulan güvenli bağ, hayat boyu sürecek ilişkilerin temel modelini oluşturur.

Burada da özellikle anne şefkati ve anne tutumları daha öndedir.

Anne ve baba arasında sevgi ve hoşgörünün hâkim olduğu bir evde, çocuk güvenli bağlanma geliştirir. Bu çocuk, ilerleyen yıllarda hem kendine hem başkalarına güven duyar, ilişkilere umutla yaklaşır. Oysa çatışma ve sevgisizlikle büyüyen çocuk, kaygılıdır ya da kaçıngan bağlanma tarzı geliştirerek ileriki yaşamında sürekli terk edilme korkusu yaşayabilir ya da yakınlıktan kaçınabilir.

Aile bütünlüğü çocuğun kimlik gelişiminde kritik rol oynar. Sağlıklı bir aile yapısında sınırlar net, roller belirgindir. Anne baba birbirinin otoritesini yıkamaz. Çocuk da bu sayede dünyayı düzenli ve anlaşılır bir yer olarak algılar. Bu düzen, çocuğun bilişsel gelişimini destekler. Çünkü kaosun olmadığı yerde dikkat ve öğrenme daha rahat filizlenir.

Anne babanın birbirine davranışları, çocuğun "içsel çalışma modelleri" nin ilk taşlarını döşer. Örneğin, saygı ve sabrın hâkim olduğu bir ilişkide büyüyen çocuk, ileride eşine aynı değerleri taşır.

Tam tersine, öfke, hakaret ya da ilgisizlik norm haline geldiyse, çocuk bu kalıpları içselleştirir ve ilişkilerinde tekrar etme eğilimi gösterir.

Çocuğun ruhsal bütünlüğü kadar fiziksel gelişimi de aile atmosferinden etkilenir. Sürekli stres ve kaygı içinde yaşayan çocuklarda bağışıklık sistemi zayıflayabilir bu da dikkat, hafıza ve öğrenmeyi olumsuz etkiler. Oysa sevgi dolu bir aile ortamında mutluluk hormonları düzeyi artar. Çocuk kendini güvende hisseder, daha sağlıklı gelişir.