"Bir hava bombardımanında en yakın barınağa sığının, yanınızda en az 3 litre içme suyu bulunsun."
"İskandinavya'da değil, Ortadoğu'da yaşıyoruz. Oralarda yaşasak, sıkıntıdan patlardık" diyerek aşırı güvenceli, öngörülebilir yaşamlarını tiye aldığımız Kuzey coğrafyalarında vatandaşlara dağıtılan broşürler bunlar.
Kurgu gibi. Ama değil.
Ukrayna savaşının Kuzey ülkelerine sıçraması halinde yapılacaklar seferberlik hazırlığı içinde halka duyuruluyor.
İsveç, Norveç'te şimdiden tedbir amaçlı broşürler dağıtılıyor.
Finlandiya sanal ortamda psikolojik direnci arttıracak tavsiyelerde bulunarak, "ilk 72 saatte nasıl hayatta kalırsınız" sorusuna odaklanıyor: "Kapı ve pencereleri kapatıp radyoyu açın, verilen komutları dinleyin!"
La Stampa, Guardian ve Bild gibi Avrupa'nın ana akım gazetelerinde yer alan haberler bunlar. İlginç biçimde TV'a değil de, "radyoya kulak verin" deniyor.
Gerisin geri II. Dünya Savaşı yıllarına ışınlanılmış gibi...
İskandinav ülkelerindeki bu acayip gergin hazırlığa son haftalarda Almanya da katılmış durumda.
Almanya'nın Afad'ı sayılabilecek, sivil savunma örgütü BKK "bunker" olarak kullanılabilecek kamu alanlarını belirliyerek listeliyor. Metro istasyonlarının, yer altı otoparklarının bunker işlevi göreceği çoktan ilan edildi. Ne var ki II. Dünya Savaşı'ndan kalma barınaklar zamanla "Avrupa'da artık savaş olmaz" bakışıyla imha edildiği için, halihazırdaki mevcut yapıların ihtiyacın çok altında kalacağı düşünülüyor.
Putin'in geçtiğimiz hafta Dnipro kentine yaptığı orta menzilli füze saldırısı ardından anlayacağınız çarşı karışmış durumda.
İskandinavların yanında Polonya ve Baltık Cumhuriyetleri panikte. Bir araya gelerek "ortak güvenlik" zirveleri ile alınan önlemleri arttırmaya çalışıyorlar.
ULUSLARARASI KURUMLARIN ÇÖKÜŞÜTürkiye her biri kendi içinde kabus olan teğmenler, kayyumlar, yeni kreş hamleleri, uzun yasaklara eklemlenen diziler etrafında dönen kavgalardan o kadar yoruluyor ve o kadar soluğu kesiliyor ki; dünyada olup biten bu ürkütücü ve can alıcı değişimlere yeterince odaklanamıyor.
İlk kez belki de böylesi daha iyi diyorum...
Kendi kabuslarımız hiç olmazsa aşina olduğumuz travmaları içeriyor.
Yerel gerçeklerimizin ötesindeki dünya ise artık iyiden iyiye tanınmaz halde
Savaşlar ve krizler birbirini kovalıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin "hukuki değil siyasi" denilerek yok hükmüne indirgenmeye çalışılan son Netanyahu kararında görüldüğü gibi evrensel hukukun can damarı sayılan kurumlar çökertiliyor.
"İnsan hakları" gibi, II. Dünya Savaşı sonrası dönemin tartışılmaz değerleri göz önünde çiğneniyor.
Yerküre üzerindeki çatışmaları sınırlamak üzere kurulmuş BM eski işlevini ve etkisini yitiriyor.
"Eski Kıta bir daha asla savaş yüzü görmesin" diyerek muazzam projeler ve hayallerle inşa edilen AB kan kaybediyor ve üye ülkelerin bencillikleriyle milliyetçilikleri yükseldikçe zayıflıyor.
PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİYetmezmiş gibi dünya şimdi nefesini tutmuş, çarpan etkisiyle bu genel çöküşü hızlandıracak Trump-Musk ikilisinin Beyaz Saray'ı devr almasını bekliyor.
Yeni yönetimi Trump ve (Başkan yardımcısı)