Türkiye'nin dünyası

Tarifi tekrarlamakta fayda var.. Tabii boyut ekleyerek'Tukidides Tuzağı', yükselmekte olan bir gücün egemen olan diğer bir gücü, onun yerine geçmekle tehdit etmesinden dolayı oluşan şiddetli yapısal gerilimdir. Son beş yüzyıl boyunca toplam on altı kez yükselmekte olan bir güç, egemen gücü yerinden etme durumunda kaldı. Bu on altı durumun on ikisinde savaş çıktı.Söz konusu Tukidides tuzağından iki risk doğmaktadır. Yükselmekte olan güç sendromu birdenbire yükselen gücün, artmakta olan öz-bilinci, çıkarlarını savunma güdüsü, saygı ve tanınma hakkını talep etmesi demektir. Egemen güç sendromu ise bunun yansıması olarak kendini kanıtlamış olan gücün, 'çöküş' imaları karşısında duyduğu yükselen korku ve güvensizlik hissini tanımlamaktadır. Kısacası gitgide kendine fazla önem vermeye başlayan ülke, kendisine saygı duyulmasını ve yeni gücünün tanınmasını beklerken, aynı zamanda da çevresinde daha fazla etki sahibi olmak ister. Buna karşılık olarak da kendini kanıtlamış olan ülke yükselmekte olan ülkenin gösterdiği bu kendine aşırı güvenmeyi saygısız, nankör ve hatta kışkırtıcı ya da tehlikeli bir tavır olarak algılamaktadır" ('Tukidides Tuzağı ve Üçüncü Dünya Savaşı',120517, M. Devres, Birikim, ve 'Has a 'Thucydides Trap' been set', 030624, G. Allison, SCMP.)'Boyut ekleme' dediğimiz de aslında ihmal edilen bir ayak. Üçüncü ülkelerin, daha doğrusu "güncellenmiş orta boy güçlerin" politikalarının böylesi durumda nasıl olacağıİlginç örnek, Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Çin ziyareti olduBir, önce medya; bu ziyaretin artık dışa da vuran niteliğine külliyen karşı olabilirsiniz. Bunu tetkiktahlil eder eleştirinizi haberleştirir, yorumlarsınız. Destekliyor da olabilirsiniz. O halde de aynı işlemden geçirip, gerekçelerinizi kamuoyuna ulaştırırsınız. Peki, neredeyse 'olmamış gibi' davranmak neİki, bu güne kadar Çin-ABD arasındaki cepheleşmeyi, bölgesel gerilim ve çatışmalar, pazarlıklar, küresel ekonomi rekabetleri, Ukrayna, Ermenistan, İsrail-Gazze gibi krizleri izah ederken en üst başlık olarak kullanıp, 'çok kutupluluğun jeopolitik sancıları' bağlamında ele alıyorduk. Çünkü Batı, Rusya ve Çin'i resmi ve sıralı düşman olarak tarif etmişti. Türkiye'nin münhasıran gündemi olacak bir Pekin bağlamı sınırlıydı. Şimdi genişledi. Bakan Fidan'ın basın toplantısında söylediklerinin bu olmadığını kimse iddia edemezÜç, Sayın Fidan'ın konuşması-çok çok iyi çalışılmış bir metin-küresel cepheler arasında 'iyi ve kötü'yü tarif ediyor, bunu da bir jeopolitiğe oturtuyorDört, alıntı yapılacak çok parça var ama meram için şu kâfidir; "Egemen güçlerin önceki yüzyılda kurmuş oldukları pazarların daha adil, rekabet edilebilir, pazar şartlarında yeniden el değiştiriyor olması kabul edilmesi gereken bir sonuçtur". Yani Türkiye diyor ki, 'ABD kardeşim, dünyanın düzeni değişiyor, bunu engelleyebilecek gibi görünmüyorsun, dünyanın hali de öyle değil. Kendi değerlerin bile sana karşı. Sen bunu, yutkunarak yutacaksın'!Beş, İş bu kadarla kalmıyor. Öyle olsa stratejik-jeopolitik gerçekliğin ifadesi olarak çekilmiş 'fotoğraf karesi'dir denip geçilebilirdi. Ancak, "bu daha adil" deniyor. Ahlakî, moral eleştiriye dönüşüyor. Haliyle yerinizi de belli ediyorAltı, Daha da üzerinde; Ankara'nın genişleyen "güneyi" de gördüğünü ama özel olarak Çin'in küresel politikalarında ABDBatı ile yaşadığı gerilim başlıklarında Pekin'i haklı bulduğu anlaşılıyor.Yedi, Jeopolitik açıdan Türkiye dünyaya bakarken, birleştirilmesi gereken kümeler gördüğü, Türk Devletleri Teşkilatı, özel olarak Türkiye-Azerbaycan aksı, Pakistan, Ortadoğu, İslam ve Türk coğrafyası, Afrika ve hepsinin birleşip-ulaşabileceği Avrupa'yı teşhis ettiği okunuyor. (Bu son durağa ABD karşıdır!)Sekiz, Koridorlar ve hatlar üzerinden