Stratejik duygu olarak "Türk sabrı"

Hindistan-Pakistan arasında yaşanabilecek savaşın iki ülke başkentlerinde değerlendirilişi ile Türkiye'nin Suriye'de yaşanan son gelişmeler üzerine, örneğin, silahına davranıp-davranmamakta kurduğu tartının benzerlikleri var


Türkiye silaha davranmak istemiyor şu anda ve sebeplerini konuşacağız


Uzaktan gelelim


22 Nisan "Phalgam" saldırısının sebep-sonuç ilişkisi, haritalar üzerinde saatlerce bayıcı ve vahimi alakasız detayla milleti ilgi gösterdiğine pişman edecek denli boğuyorsa, açık yazalım, suç palyaçoların olmaz. Sirke gidenlerin olur
Devamını, geleceği de anlatamazlar. Yani Hindistan ne düşünüyor, nasıl yapacak, Pakistan ne düşünüyor, yapıyor, bilmezler. Maksat ekranda hareket olsun. Oysa bundan sonrası, saldırının sebebi ile, kime yaradığı ile ilgili değerlendirmede mutabıksak, -evvelki iki yazımız- devamının onunla bağlıilgili olacağıdır


Hindistan yönetimi, saldırının arkasındaki aklı İslamabad olarak kesin biçimde tanımladığı için, "bir şey yapmak" konusunda kendini kamuoyu önünde bağladı. Kamuoyu da zaten hazırdı


Tabii bu "şeyin" illa yakıcı bir cevap olması gerekmiyor ama "tatmin edici" olduğu kadar "karşıyı" raydan çıkarmaması gerekiyor. Zor kısım bu. Buraya kadar tahmin edilebilir


Ama Başbakan Modi çok garip bir şey yaptı


Pakistan'a verilecek yanıtın şekli, çapı, gücü, hedefleri ve zamanlaması konusunda tüm karar yetkisini silahlı kuvvetlere bıraktı!..

Başbakan bırakmakla da kalmadı, 'coşkuyu' da verdi; 'silahlı kuvvetlerimizin profesyonel yeteneklerine inancım ve güvenim tam'


En ufak ve kontrolsüz kıvılcımda, Ortadoğu-Batı Asya ve Uzak Asya coğrafyasını yakabileceği gibi, Çin ve Rusya dahil üç-dört nükleer silah sahibini oyuna bağlayan krizin sorumluluğunun "seçimle işbaşına gelmiş siyasi iradeden" atılması çok manidar!
İki izahı var; eğer Hindistan silahlı kuvvetleri başarısız olursa, faturanın kime çıkacağı da bellidir. İki, terör saldırısında Hindistan ordusunun bir "kusuru", kim bilir, "kastı" olduğuna dair kanaat Modi yönetiminde hasıl olduysa, "iti öldürene sürükletmeye" karar kılmış olabilirler! Hindistan istihbarat servisinin başkanının, "güçlü bir yanıt verilmesini umuyoruz" açıklamasını da iddianamemize ekleyelim

İlginç değil mi



Bu iç işleri. Dış işleri de var; kabul edelim ki ne bölge ülkeleri ne de herhangi bir uluslararası güç böyle bir savaşı kabul etmiyor. Daha doğrusu, "bir de böyle bir savaşı" desteklemiyor. Üzerine, herkesin her iki ülkede stratejik çıkarları var. Bunları da önceden kayda geçirdik. Son özeti şudur; dünya camiasının yeni düzene geçiş sancılarının ortasında bu kabul edilemez

Peki Hindistan'ın ağzından çıkanlar ile yeşerttiği kamuoyu coşkunluğu ne olacak Bu "ayar" nasıl yapılacak Ki, Pakistan'ın sessiz kalmayacağı da ortadadır


Yani büyük risk hâlâ devam ediyor. Ama nasıl kotarılacağına ilişkin son ve belki belirleyici tahlil, ki Suriye'dekine benzerdir; Başkan Trump'ın Narendra Modi'ye kriz vesilesiyle söylediği, "Sizinle ticaret anlaşmalarımız çok iyi ilerliyor. Gümrük tarifeleri konusunda da bir anlaşmaya yakınız" cümlelerindeki mesajdır


Bundan sonra tahlili sürdürmek karışık hale getirir; iki ülke ordu ve istihbarat teşkilatlarındaki Amerikan etkisi ile hangi Amerika'ya ait oldukları ve Trump'ın barış arzuları artı Çin'e karşı alan kazanma aklı birbirine girer, hiç bulandırmayalım



Suriye'deki Türkiye bağlamında da böyle bir dış etki var


Kamışlı toplantısının mide bulandırıcı niteliği, ülkedeki kimi yerel huzursuzluklar, hepsinin arkasındaki gölge ülkeler ve özellikle İsrail'in pislikleri, Ankara'nın sinirini sınıyor