Soykırımcıya ayakta alkışlar kime yarar
Netanyahu'nun Amerikan Kongresi'nde defalarca ve ayakta alkışlanması bizim basında da, köşe yazarları dahil salvo ateşine tutuldu. Aynı yazı ve haberlerde, Amerika'da 'yükselen' İsrail karşıtı tonun koyulaştığı da teslim edildiYunanistan Başbakanı'nın aynı Kongre salonunda Mayıs 2022'de yaptığı konuşmada da benzeri olmuştu. 'Bilmem kaç dakikada bilmem ne kadar alkışlandı' diye atılan manşetleri ve Ankara'nın duyduğu rahatsızlığı herhalde anımsıyoruz. Ankara bu sefer de rahatsız olduAslında, Amerikan uçak gemileri Ortadoğu'nun Akdeniz kıyılarına dayandığında, Tel Aviv-Washington'un 'bebek katilleri olarak ortaklığı' konusunda kesin karara vardıktan başka, 'ne yapıyoruz o zaman' sorusunun da şimdiye yanıtlanmış olması gerekiyorduCevaplanmadıysa sorun var demektir ve "dış politikada çıkarlar vardır, ilelebet düşmanlık olmaz" başlıklı Batı öğretisinin ABD ve İsrail'e küfür ederken dahi zihin-altımızda yaşadığını gösterirBu yüzden Gazze krizinin başında, dış politikada "normalleşilemeyecek ülkeler kategorisi"nin oluşturulması üzerine düşünülmesini önermiştimDikkat ederseniz, "normalleşilmeyecek" değil, "normalleşilemeyecek". Yani siz istesiniz bile doğası gereği bir noktada ilişkinin yine kırılacağı kabulünden hareketleTabii Türkiye gibi oturmuş devlet geleneği bulunan ülkelerin bu türden tarifleri uluslararası ilişkiler estetiğine uygun bulmayacağının farkındayım. Ama "gerçekçi" bulduklarını, geliştirdikleri şu formülden anlıyoruzAmerikan Kongresi'nde yaşanan mide kaldırıcı ve tarihi "insanlık dışı üleşimi" sadece Ankara görmüyor! Bütün dünya, en çok da hegemonik düzene itiraz eden ülkeler de izliyorÇirkin görüntü, en çetin çok kutupluluk tartışmalarının yaşandığı döneme denk geldiğinden, Amerikan siyasetçilerinin soykırımcı alkışlayarak koltuklarını sağlama alma, katledilen binlerce masumun bedeni üzerinden politik ikballerini realize etme hâyâsızlıkları yerkürenin gözüne iyice batıyor. Kendi kalelerine 'altın gol' atıyorlar Bu sırada "karşı tarafta" da bazı olaylar yaşanıyor Filistinli grupların Çin'de bir araya gelerek ortak metin imzalamasıyla, Kongre'deki fotoğrafı yan-yana koyduğunuzda, şimdiye kadar teorik tartışmalar gibi gelen "çok kutupluluk" izahları bedenleniyor. Hangi karenin "kötüyü" temsil ettiği deSadece İsrail soykırımı-Filistin Davası üzerinden değil; aynı günlerde Ukrayna Dışişleri Bakanı'nın Çin sokaklarında "selfi" çekiyor olması da buna dahil. Herkesin hemen hatırladığı üzere, İran-S.Arabistan yakınlaşmasının sağlanması da zaten cepteydi.Türkiye'nin, Pekin'deki Filistin görüşmelerini resmi olarak desteklemesi ise, Ankara'nın Çin'i, "barış yapıcı" olarak onaylaması anlamına geliyor. Doğal olarak ABD'yi de "savaş yapıcı" olarak. Fakat Amerika'nın "barış kurucu" vasfını yitirmesi daha anlamlıdır. Çünkü tek kutup dünyasını düzenleyici asası kırılıyor...Özelden genele yürümeye devam edelim, varacağımız yergörüntü şudur; Kongre alkışlarıyla soykırımının temize çekilmesi, Çok Kutupluluk'a yönelik küresel eğilimin kalınlaşması anlamına geliyor. Türkiye ise buna destek veriyor. 'Kategorizasyon' işte budurİsrail açısından da benzer ve ilginç bir durum var; meşhur Yahudi lobisi bugüne kadar "efsane" statüsündeydi. Güçlü ve genişti ama "organizasyon şeması nasıldır" dediğinizde, belirsiz ve genel ifadelerle karşılaşırdınız. Körün fili tarifi gibi herkes bir ucundan tutarak anlatmaya çalışırdı. Bugün o da etlendi, bedenlendi. Evet, ABD'deki etkisininüfuzunu gördük, dedikleri kadarmış ama aynı zamanda hedef oluşturacak kadar belirginleşmiş bulunuyor! Gücü zayıf karnına dönüşüyor, "gizemi" kalktı.