İsrail, Gazze'ye yönelik yeni saldırı planını uygulamaya başladı ve aynı zamanda "ateşkes" görüşmelerine göz kırptı. Tel Aviv'den duyulan bu tür açıklamalara kredi açma, umut bağlama faslını hâlâ aşamamış olanların bulunması garip. Çünkü saldırının ana hedeflerinden Hamas'ın rehineleri bırakması şu saniye gerçekleşse dahi İsrail durur mu
Bugün kâğıt üzerinde hem Arap dünyası hem Avrupa dünyası İsrail'e karşı. Ama onu durdurabilecek bir güç, birlik bulunmadığı gibi, herhangi çekim merkezi de yok. Niye bulunamıyor, çünkü kimsenin gözü ABD'ye karşı çıkmayı yemiyor…Düz okumanın dışında yol arayanlara, önerenlere de yüz verilmediğinden soykırım devam ediyor. Esasen çok parlak fikirler de duymuş değiliz. İşin başında Arap Ligi ve İİT artı vicdan sahibi diğer bölge liderleri sahaya inselerdi, yıkım ve kırım durmakla kalmaz, Netanyahu da siyasi şokuna dayanamayıp devrilirdi…
Gerçekçi bulunmadı. Onları da ayıplayamam. Anılan bloklardaki ülkelerin ABD ile bin türlü işi olduğu gibi pek çoğu da tasmalı…
Düşünün ki, Madonna bile bu ülkelerden daha makul bir serzenişte bulundu. Papa'ya, "oturduğun yerde ayin düzenleyeceğine kalk Filistin'e git" dedi.
Şimdi… Buraya kadar yeni bir şey yok ama…
***
Gazeteden sevgili dostum, köşe komşum Aydın Ünal, cuma günü, "İsrail'i sadece güç durdurur" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Özü de başlığıdır. Haklı mı Yerden göğe kadar!Sonunu da şöyle bağladı; "İsrail'e karşı güç kullanmak dışındaki her seçeneğin faydasız ve sonuçsuz kalacağını tüm dünya anladı. Eğer o güç gelmezse, İsrail, sinsice ya da açıktan hem bölgeyi, hem dünyayı, bütün insanlığı zehirlemeyi ve tehdit etmeyi sürdürecek."
Tek somutlaştırmadığı, bu gücün menşei ve projeksiyonu, yani "nasılıdır"…
Yaklaşımı tek başına bırakırsanız, nihai noktada nasıl görmezden gelineceğini, üstünden atlanacağını biliyorum; "Amerika'yla mı savaşacağız kardeşim" der, geçerler…
***
Cevap şu…
Mevcut ABD yönetimi, en az on yazıda adlı adınca tarif ettiğimiz üzere, bölgede, hatta bölgeyi aşan geniş bir coğrafyada yeni/yenilenmiş bir plan uyguluyor. Bir hizalanma arıyor, jeopolitik zemin kuruyor…
Bize yarar mı yaramaz mı ayrı konudur ama bu pratiğin nihai aşaması bölgesel değil küresel olduğundan, İsrail soykırımı aslında Washington'un yaklaşımına uyumlu değil, hatta terstir. Baya baya Beyaz Saray'ın ilerleyişine ayak bağı oluyor…Herkesin bildiği Amerika içi dengeler ve çıkarlar nedeniyle, özellikle siyaset, seçim, para, medya, din ve müesses devlet yapısı içindeki Yahudi etkisiyle Trump'ı suç ortağı kılıyor! Politik yatırımı ve hedefi için gerekli kısıtlı "zamanı" rendeliyor…
İşte İsrail'i durduracak asimetrik hareket, "beklenen güç" burada bulunabilir. Planı zorlayacak, akamete uğrama korkusunu büyütecek, faturayı İsrail'e kesip, sorumluluğu Tel Aviv'e yıkacak formül buradan çıkarılıp, Trump'ın önüne konabilir…***
ABD'nin en büyük korkusu, Türkiye ile İsrail arasında bir kırılma anının yaşanmasıdır. Kimse bunu istemiyor. İsrail de istemiyor, Türkiye de istemiyor. Öyle ki, Kurilla'dan sonra göreve başlayan CENTCOM'un yeni komutanına bile iki ülkenin arasını "iyi tutma" nöbetçiliği verildi…Gelgelelim SDG/YPG meselesi, Amerika'ya rağmen saha gerçekliğini zorluyor ve bozuyor. İstenen kıvama gelmiyor, direniyor. Ankara'nın sabrını tüketiyor. Arkasında İsrail'in olduğu da ortada. ABD de farkında; Büyükelçi Barrack aynen bunu söyledi. İç siyasetteki uzantıları, "SDG'ye bir harekât terörsüz Türkiye sürecini bitirir" dahi dediler. 'Biterse kime yarar' sorusu da yine İsrail'e bağlanıyor…Uzatmayalım; terör örgütünün "hizaya getirilmesi" yönündeki bir adım hem ABD'nin bölgesel hizalanma planlarına yönelik ikaz anlamına gelir hem de İsrail'i stratejik bir sıkışmışlıkla yüz yüze bırakır. Bu da İsrail'i koruyan tek gücü daha ciddi düşünmeye sevk eder.