Irak: Kurtların sessizliği

Bir, Bağdat'da yaşananlar ve Irak'ın kuzeyinde yaşanacaklar, yeni küresel jeopolitiğin Türkiye'ye sunduğu riskler ve fırsatlar manzumesinde ilk hayata geçecek öge gibi duruyorİki, yıllar içinde uzun uzun anlatıldığında intibak edemeyen görsel akıllar, belki kontrastlar üzerinden anlayabilirler; Cumhurbaşkanı Bağdat'ta artık eskisi gibi olmayacak Ortadoğu'nun imzalarını atarken, Almanya Cumhurbaşkanı Erdoğan dönene kadar 'döner keserek' bekliyorduÜç, On yıllardır ABDİngiltereİsrail'in zulmü altında inleyen bölgenin, milyonlarca vatandaşını kaybetmiş, hâlâ da bölünme tehlikesi yaşayan ülkesi Irak'ta çıkış ışıklarından biri yanarken, 'kandiller' sönüyorDört, En dikkat çekici olan-ki, 'fırsatlar ve riskler' derken, Irak'ta fırsatı değerlendiriyoruz değil, fırsatı iyi yönetmeye soyunuyoruz, aksi halde riskler bekliyor anlamındadır-'onların sessizliğidir'! ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail hatta Rusya'nın sessizliğini şu aşamada "kabullenme" sayabiliriz ama "sindirme" değildir!Beş, Irak maalesef, hâlâ ABD'nin, işgal demeyelim, etkisi altında bir ülkedir. "Koalisyon artık gitsin" diyen Bağdat, diğer üyeleri gönderebilmiş ama Amerikan varlığının çözümünü yine zamana bırakmıştır Altı, Keza ülkede Tahran'ın nüfuzundan bahsederken de dolgunluğu, eti-butu konusunda eksiksiz tarifimiz, "haa, demek öyle" diyeceğimiz idrakimiz yokYedi, son iki maddeyi saymamızın nedeni, dördüncü maddedeki sessizliği kulak kabartarak, göz kırpmadan takip gerektiğinin ikazıdır!..Sekiz, şimdilik, BAE-Katar-Irak-Türkiye kümesinden ortaya çıkan fırsatın tadını kaçırmadan konuyu kırmızı bir dosyanın içine koyalım ama rafa kaldırmadan devam edelim; bu "yol", Hindistan, Balkanlar-Avrupa ve doğu yönünde Hazar-Kafkaslar'la bağlanacaktırDokuz, Türkiye'nin "etki alanını" haritalandıralım. Irak ziyareti tamamlanmış bulunuyor, vaat ettikleri üzerine daha konuşacağız ama eş zamanlı olarak; Almanya Cumhurbaşkanı'nın Türkiye ziyareti, Mısır Cumhurbaşkanı'nın Türkiye ziyareti, Yunanistan Başbakanı'nın ziyareti ve nihayet-tam kesinleşmeyen-Cumhurbaşkanı Erdoğan-ABD Başkanı Biden buluşması sıradadır On, Kasım seçimlerinde koltuğunda kalacak mı belli olmamasına rağmen içlerinde en kritik olan yine Biden randevusudur. Fakat randevu listesinde olanlar kadar olmayanları da görmek lazım; Rusya lideri Putin'in bir türlü gerçekleşmeyen Ankara ziyaretini önemsemeliyiz. İsveç-Finlandiya-NATO sürecinden bu yana, Ankara-Moskova ilişkilerinin kötüye gitme denemez ama matlaştığını kâbul gerekiyor. Şartlar iki ülkenin de ilişkileri bozma lüksünün bulunmadığını dayatıyor ama gerçek budur. Kremlin'in 9 Mayıs'ı, Türkiye-ABD buluşmasını görmek istediği hissediliyorOn bir, sonuçlarına bakılır ama ABD seyahati şudur; Biden hükümetinin dört yıl boyunca Türkiye'yi, bizzat Erdoğan'ı dışladıktan sonra "şimdi kucak açmasını" anlamamız gerekiyorOn iki, ABD, Türkiye'yi ve liderliğini ne kadar kötü gösterse de, jeopolitik gerçekliğini yenemedi! Hatta karşısında yenildi. Üstelik gördü ki, sabit Türk jeopolitiği yok. Gelişiyor, yayılıyorOn üç, Ankara'nın aşağıda tarif edeceğimiz alanı o kadar genişledi ki, ABD'nin hedeflediği sahaların içine girdi. 11 Eylül'den bu yana Amerika'nın sistematik olarak dünya çapında yürüttüğü, "tarafını seç" politikasının-başka bir kaç ülke ile birlikte-Ankara'ya sökmediğini gördü!On dört, Kıyas açısından; İran'ın Ortadoğu'da yükselen jeopolitiğini izah ederken Çin ve Rusya desteğini söylüyoruz ama Türkiye'nin stratejik payandaları küresel bağlamlardan geliyor; Ukrayna'daki pozisyonu Avrupa-Rusya-ABD demektir. Çin-Rusya'nın, ABD-İngiltere üzerinde yarattığı gerilimde Türk pozisyonu 'dünya' demektir. Karadeniz-Akdeniz-Kızıldeniz-Basra-Hazar