'Haritada çok küçük duran' ülke

"Dünyanın kalbi olan Afro-Avrasya bölgesinin yükselen yıldızı Türkiye'dir"

Bu büyük çember

Cumhurbaşkanı'nın TBMM'deki son grup toplantısında Türkiye'yi oturttuğu yer, ileri hedeflerimizi ve mevcut eylemlerimizin bir kısmını anlatıyor

Bir altiç çemberi Türk Devletleri Teşkilatı. Bunun da küçüğü var; çekirdeği demek doğru olur mu ayrıca bakılır, TDT'nın içinde Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan üçlüsü. Üçgeni 'bağlayan' köşebentler 'Ankara Bildirisi' ile imza altına alındı

Kapsamlı anlaşma maddelendirilirken sadece Dışişleri değil, adı geçen ülkelerin Ticaret, Ulaştırma ve Enerji bakanları da başında duruyordu. Nitekim, 'çekirdeğin' bağlandığıbağlanacağı coğrafyanın adı da, 'TDT' olarak yine burada tekrarlandı

Böylece, iç-içe üç çember; Afro-Avrasya, TDT ve bu üç ülke olarak zikredilmiş oldu. Haritalar, "Orta Yol veya Orta Koridor" olarak bilinen, Çin-İngiltere, Doğu-Batı ana bağlantısının üzerine oturuyorDikkat edilirse, hangi çemberi çevirirsek çevirelim tamamı "Doğu" mahrecini taşıyor. Hakan Fidan; "Sınamalar, Asya ile Avrupa arasındaki ticarette Orta Asya'nın, Hazar Denizi'nin, Kafkasya'nın ve Türkiye'nin, yani Orta Koridor'un en güvenilir en ekonomik güzergâhı sunduğunu ortaya koymuştur"Tarifin, "beş deniz" olarak başlıklandırılan, Hazar-Karadeniz-Akdeniz-Kızıldeniz-Basra havzalarını tek miğfere bağladığını sayısız paylaşmıştık. Doğal olarak 'jeopolitik gerçeklikleri' de bünyesinde barındırıyor. Yani, fırsatları denli zorlukları da hacmi kadar

Örneğin Zengezur Koridoru'nun akıbeti, Gürcistan ve Ermenistan dengeleri ya da Irak-Türkiye'yi birleştiren stratejik 'Kalkınma Yolu Projesi' vb

Bu da bizi ister istemez anılan çemberlerle kıyaslandığında detay gibi görünen bir seri çetrefilli işle uğraşmak zorunda bırakıyor. Dünyanın neredeyse üçte ikisini kapsayan çemberlerle, özel olarak Türkiye'yi ilgilendiren sorunlar çeliştiğinde, elinizi-ayağınızı tutan bu maniaları aşmanız gerekiyor

Bir tanesi de işte YPGPKK sorununun geleceği

Türkiye'nin terör mekaniğinin dişlilerini kırmak konusunda irade eksikliği bulunmuyor. Suriye'deki değişim, İsrail-Filistin krizinin geleceği, yine İsrail'in Ortadoğu'da güvenliğinin sağlanması zorlamaları, ana faktörlerden Trump'ın başkanlığı, Irak ve Körfez'in 'sisteme' hangi kutup tarafından bağlanacağı çekişmeleri, İran'dan Kıbrıs'a erişen Doğu Akdeniz çizgisinin kimin elinde kalacağı hesapları, çemberlerle sadeleştirilen Türk vizyonuna sayısız meşguliyet getiriyor

ABD, İngiltere, oyundan düşmüş gibi görünse de İran, güçsüz görünseler de Fransa ve Almanya gibi ülkelerin müdahaleleri de cabası. Paris'in son olarak Barzani yönetimiyle görüşmüş olması-illa bir şey çıkacak anlamında değilse de-'tutunmaya' çalıştıklarının açık işaretlerinden. Kısa süre evvel, Fransa'nın bölgeye asker göndereceği söylentisi Dışişleri Bakanı Fidan'a sorulduğunda müstehzi bir ifade ile "yapabiliyorlarsa yapsınlar görelim" diye karşılanmıştı Ama İngilizler yaptı; İngiliz ordusu Bağdat yönetimiyle anlaşarak Kuzey Irak'a yakın coğrafyada askeri üs elde etti. Eskiden ABD üssüydü. ABD'nin bölgeyle daha az ilgilenmek istediğine yönelik okumalar, Washington ile Londra arasında bir tür nöbet değişimini işaret ediyor. Yoksa ABD'yi dışlayarak yapılmış işler değil bunlarİngiltere'nin ağırlığı, Suriye'deki son değişim süreci dahil, bölgede Amerika karşıtı odaklarla daha esnek ilişkiler geliştirebileceği gerçekliğinin de etkisiyle vücut buluyor. İngiltere'nin Körfez ülkeleriyle ilişkileri de öyle. Trump dönemi Ortadoğu politikalarında Körfez'in, Suudi Arabistan'ın öncelikli yer tutacağı da bir diğer gerçek. Tıpkı, İngiltere-Türkiye-Katar çizgisinin varlığı gibi!Buna Kıbrıs Rum Kesimi'ni de ilave edebiliriz. Yetkililerinin, "