Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in yıllık değerlendirme toplantısında vurgu yaptığı noktaları, özellikle SDG-Suriye konusunda ele aldığı başlıkları hemen tüm medya organları haberleştirdiler…
Bakan Güler'in öne çıkarılmayan tek okuması, ABD'nin 'Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi' üzerinden kurduğu cümlelerdir. Oysa, Türkiye'yi ve bölgenin panoramasını, şu an ve kısa vadeli geleceği dekore eden ifadeler onlardı…
"ABD yakın zamanda yeni strateji belgesini açıkladı. Bizim 6-8 yıldır dile getirdiğimiz bir konu var. ABD için artık tehdit Ortadoğu'da değil. Nerede olduğu belli. ABD Ortadoğu'dan çekildiğinde bölgede barış ve istikrarı sağlayabilecek tek bölgesel gücün Türkiye olduğunu Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum. Bu durumun ülkemizin bölgesel ve stratejik etkinliğini artıracağına inanıyorum."
İşte, hepsi bu…
***
"Yeni dünya düzenine yürürken, Türkiye'nin önüne riskler ve fırsatlar gelecek" kalıbının en yalın izahlarından biri. Ve anlıyoruz ki, bu kıymetlendirme Türkiye tarafından kabul görüyor. Haliyle fırsatları değerlendirmek, riskleri bertaraf etmek için bir takvim ve görev listesi ortaya çıkıyor. Ortak ayarlı ve senkronu tutturulmuş bir plan…
Çünkü mesele Ortadoğu değil. Aynı zamanda Doğu Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Orta Asya/Türk Cumhuriyetleri, Basra miğferiyle de "entegre" olması gerekiyor. Neden Çünkü, "Tehdidin nerede olduğu belli"…
Ve tabii, ABD sonrası Ortadoğu'da düzeni/istikrarı sağlayabilecek "tek güç" olarak kendinizi tarif ettiğinizde, buna jeopolitik gerçekliklere bakmadan, 'iç güdüsel reflekslerle' karşı çıkacak ülkeler bulunuyor. Hem bu cümleyi kurup hem mesela 300 metrelik uçak gemisi projenizi de başlattığınızda, konuyu anlasın anlamasın bir sürü ülke, "ne oluyor" diyecektir, diyorlarda…
Yunanistan, Rum Kesimi, İsrail, İran, Ukrayna savaşınının sonucuna/çıktılarına bağlı olarak belki Rusya, Fransa bile.. Ve başkaları da var, sinsice susuyorlar, biliyoruz…
***
Beis yok…
Aynı okuma, "yeni ABD' arkasında Türkiye'yi bıraktığında, emanet ettiğinde, Ankara'nın elini boşaltacak çözümleri, destekleri getirir" fikrini peşinden sürükler. Sadece bunun için mi Ankara'nın eli rahatlatılır bilemeyiz ama akış böyledir…
SDG/YPG, Suriye, İsrail, Filistin-Gazze, Yunanistan, Kıbrıs, vb. Tabii ekonomi. Örneğin, Şam yönetiminin istikrarlı olabilmesi için kaldırılan yaptırımlar veya Körfez ülkelerinin Suriye'nin kimi borçlarını halletmesi, ülkenin yeniden yapılandırılması için bölgedeki daha büyük projelerin huzur içinde hayat bulması, vs…
ABD, eskisi gibi kendi parasını kullanmak istemiyor, kullanacak durumda da değil. Bu yüzden Ortadoğu'nun kritik sorunlarını aşarken, para getirecek ve yayacak projelere ihtiyacı var…
***
Bu satırlarla birlikte son üç yazımızın 'devamlılığını' yine hatırlatalım. Önemi şu; aynı sahne farklı zaman ve açılardan okunmasına rağmen tutarlılığı korunmazsa 'sonrasını' kestiremeyiz; 1. 'Kendi bölgelerimizi işaretlemeye başlamalıyız' (17/12), 2. "ABD'nin, 'NATO'yu devrediyorum tebligatını' aldık mı", (20/12)…
"Riviera projesi"ni unutmuş olamazsınız. ABD'nin Filistin-Gazze'yi "ihya" etme planıydı. Büyük para vaadediyordu ama bölgeden reaksiyon çekmişti. Şimdi yenilenmişi, projelendirilmişi var; "Sunrise projesi"…
Wall Street Journal'a göre, ABD Başkanı Trump'ın barış planının "ikinci aşaması" olarak nitelendirilen 112 milyar dolarlık bu proje, Jared Kushner ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff liderliğindeki bir ekip tarafından 45 günde hazırlandı. "Yüklenici firma" aynı yani. Gazeteye göre, Türkiye, Mısır, Körfez ülkelerine de sunuldu…
Bu cepte.
"ABD, İsrail ve BAE, Filistin'in yaklaşık 38 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin 'yeniden inşa' planları kapsamında kullanılması konusunda görüşmeler yürütüyor. Uzmanlara göre doğalgaz rezervleri, Filistin'e 4 milyar dolar getirebilecek seviyede". ('Yeniden inşa masasında Gazze'nin doğalgazı var', 22/12, Hürriyet.)

4