Devlet Bahçeli'nin 'TRÇ ittifakı' önerisi taktik mi stratejik mi

"Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı, akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir. TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir"…


MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin bu açıklamaları, az-buz mesaj taşımıyor…


Zaten alenen yazıyor, muhatabı ABD ve İsrail'dir. Hatta daha çok ABD. 'Sabrın tükendiği, Türkiye'yi kaybedersiniz' ikazının yapıldığı bir çıkış olarak almamızda sakınca yok…

İsrail kanlı saldırganlığının Türkiye ve tüm bölge ülkelerine yönelik genişlemesi kuşkusuz Suriye'yi de kapsıyor, bölüyor, terör örgütü SDG/PKK'ya 'hayata tutunma' desteği veriyor…


Fakat, ABD'ye Çin-Rus kartını göstermek, barındırdığı ve çağrıştırdığı anlamlar üzerinden yürünürse; çok kutuplu dünya çatışmalarının yaşandığı dünyada, Batı'nın önce Rusya ama asıl Çin üzerine kurduğu düşmanlığın tarafı olabiliriz anlamına geliyor. Tabii zımnen BRICS, ŞİÖ gibi uluslararası kutup örgütlerini de akla getiriyor…

***


Devlet beyin açıklamalarında benim ilgimi çeken şu; önce "TRÇ ittifakı" kısaltmasını kullanıyor Sayın Bahçeli ve sonra şöyle diyor; "TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya, Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir"…
Yani, köşeleri belli ve sınırlı bir üçgenden bahsediyor; Türkiye-Rusya-Çin ittifakını, bağ kurulabilecek politik ve uluslararası parçalarından yalıtıyor! İran'ı katmıyor, Kuzey Kore'yi veya Belarus'u almıyor. Bu anlamıyla stratejik ama jeopolitik olmayan bir kart açıyor, ABD ve İsrail'in tam karşısına yerleştiriyor…
Üçgenin içinde kalan bölge de ilgi alanına giriyor ve Ortadoğu'da ABD'nin, haliyle İsrail'in tek başına at koşturmasını sorun olarak teşhis edip, diğer iki süper gücü de buraya davet edebileceğini, kapıyı açarak yollarını kolaylaştırabileceğini ima ediyor…

Aslında mevcut diğer gelişmelerle düşünüldüğünde parlak da duruyor…


***


Mesela…


Suudi Arabistan ile Pakistan arasında imzalanan anlaşma. Bölge ülkelerinde de Batı'da da çok önemsendi; bahsederken hep, "Arabistan-nükleer Pakistan" başlıkları kullanıldı. Nitekim, Pakistan Savunma Bakanı, 'Anlaşma nükleer kapasiteyi barındırmaktadır ve herhangi saldırıya ortak yanıt verilmesini garanti eder' dedi dün…

'Güney Asya'da yeni bir jeopolitik yaratır' yorumları da yapıldı. Doğru. Tabii bunun Hindistan, Afganistan, İran üzerinde de yansımaları olacak ama hemen/ilk akla geldiği gibi menfi olmayabilir!


Son dönem Pakistan-İran ilişkileri de fena değil! Hem resmi ziyaretler hem anlaşmalar yapılıyor. ABD de bölgedeki kritik dengenin farkında olduğundan, Başkan Trump İngiltere ziyaretinde Afganistan'a dönmek istediklerini, meşhur Bagram üssünü yeniden istediklerini, sebep olarak da, Çin'in nükleer tesislerine bir saat mesafede olduğunu söyledi…
Bu dönem öyle. Pek az şey hayatın akışına uygun. Hindistan-Pakistan geriliminden önce Çin-Hindistan ilişkilerindeki yeniliklere, çalışıp çalışmayacağına bakmak lazım…
Çin-Rusya da öyle. Çin-Pakistan da öyle. Bunların hepsinin İran'la ilişkileri de öyle. Ve Pakistan demek biraz da Türkiye demek. Hatta baya bir Türkiye demek. Ve.. hem Ankara hem Islamabad dediğinizde, göz Bakü'yü de arıyor…

Elbette pek çok değişken var tabloda ve vadeli gelişmeleri kestirmeye çalışırken yeni küresel düzen belirsizliği herkesi zorluyor. Fakat Çin-Rusya-Türkiye dediğinizde, beğenilsin beğenilmesin hepsini kapsıyor…


***


Bir diğer gelişme de, Mısır-Türkiye ortak askeri deniz tatbikatının tam şimdi ve 13 yılın ardından gelmesi. Hatta İtalya'nın da içinde olması. Kahire-Ankara ilişkileri bağlamında elbette sevinilecek bir durum. Bunlar hep, İsrail'in Katar saldırısı, İİT ve Arap Ligi'nin Filistin toplantılarının ardından, arka odalarından geliyor gibi…