BRICS'e başvuru, SİHA'ları kim vuruyor, Irak'ta biriken stres

Cumhurbaşkanı'nın, 'Deniz Harp Okulu Diploma Töreni'nde yaptığı konuşma içinde kurduğu, " Avrupa Birliği ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında tercih yapmak mecburiyetinde değiliz" cümlesi hayli ilgi çekti. Medya da manşetleri için genellikle bu ifadeyi seçtiTürk dış politikasının hülasasını veren bu yaklaşım yeni değil. Ankara'nın özgün dış politika üretme kapasitesinin üretimlerisürprizleri hemen her gün karşımıza çıkıyorSoğuk Savaş döneminden yadigâr, 'kutupları idare etme' tecrübesi ile 'yeni dünya düzeni' izahlarından gelen, "fırsatlar da var riskler de var" kabulünü birleştirip süreci değerlendirmeye çalışıyoruzFakat cümleyi bir daha okuyup, herkesin çıkarımlarından farklı bir soru soralım" Avrupa Birliği ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında bir tercih yapmak mecburiyetinde değiliz"Cümle hangisine eğilimlidirÖrgütler üzerinden tarif edilen aslında Batı ve Doğu'dur. Bu cümle bir yandan 'dengede', yani 'ortada' durmayı vazediyor ama öte yandan Türkiye'nin 75 yıllık Batı serüveni ile daha üç günlük diyebileceğimiz Doğu'yla ilişkilerini "eşitliyor"!Zaten kıyamet buradan kopuyor. Türkiye'nin herkesle eşit, saygın, adil ilişki arayışı, ister-istemez Batı'ya 'bağ(ım)lıyapışıkilişik' düzenini bozuyor. Taraflar arasında ortaya geliyorsunuz ama Batı'nın ve batıcıların algıladığı, "Türkiye uzaklaşıyor"dur. Uzaklaşıyor mu Evet. 'İlişikten ortaya yürümenin doğası' budurAyrıca, Türkiye'nin Batı'ya kızgınlığı var, haklıdır, bu da fark yaratıyor, siyasi sonuçları oluyor. Konuşmanın ilgili bölümünde yer alan cümlelerde kendini gösteriyor"Türk dış politikasına Ankara eksenli bakmak yerine Batı başkentlerinin penceresinden bakanların tezviratlarına aldırmayacağız."Burada 'Batı' müsbet mi menfi miYa da"Türkiye yönünü sadece Batı'ya dönerek menzil-i maksuduna varamaz" Burada da aynı pejoratifyermeli tınıyı hissediyoruz. Kaldı ki bu etütlere ihtiyaç da yok. Türkiye'nin son on yıllık döneminde karar alıcıların tamamının Batı'ya yönelik ağır kritikleri ortada duruyorŞimdi topu daha uzun oynayalımBu sürdürülebilir miTürkiye'nin 360 derecelik dış denge politikasını getiren iç dinamikleri vardı. Büyük ilerleme gösterdik. İlişkilerimizi eşit ve adil düzlemedengeye çekme çabalarımız gelişme gösterdi. Üstüne, bunu kolaylaştıran, bununla buluşan küresel bir konjonktür de ortaya çıktıKutup cephelerinde denge bozuldu ve Batı siyasi, ekonomik gücünde erime yaşanırken, Doğu'da yükseliş meydana geldi. Sonucunda dünyada jeopolitik kara deliklerobruklar oluştu. İşin nereye varacağına dair biz değil herhangi bir ülke kesin cevaplara, politikalara sahip değilSadece siyasi, stratejik belirsizlikler yok, dünya ekonomisinin nasıl olacağına ilişkin de ağır tereddütler mevcut. Mesela, tedarik zincirlerindeki bozulma ülke içi üretimleri ve buna devletin dokunuşunu daha önemli hale ve 'ulusal güvenliğin' parçası haline getirdi. Hasılı, bilinmezlerle dolu bir ara dönem buBu yeni gerçekleri getiren Doğu'dur. Besleyen Batı'nın hatalarıdır. Eğilim bu şekilde hatta artarak devam ederse, Türkiye'nin geçiş dönemi politikası diyebileceğimiz pratikleri evrilir mi Üzerine çalışmak, hazırlanmak gerekiyorYine konuşmada zikredilen, "Doğu ile ilişkilerimizi güçlendirirken Batı ile köklü iş birliğimizi ilerletmenin yollarını arayacağız"daki sır da biraz burada; 'köklü işbirliğimizin kurulduğu yollar' hâlâ var mı 'Yok' anlıyoruz çünkü 'arayacağız' deniyorBu yüzden, Türkiye samimi niyetini koruyor ama Batı patinaj çekiyor. Yani Ankara'nın elinde olmayan gerçekler varCumhurbaşkanı'nın daha evvel zikrettiği ve bu teorik düzleme yaslanan, "Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye olmak istiyoruz" açıklamasını da dosyaya katabiliriz.Tam