Amerika'dan sevgilerle: Türkiye ne yapacak-II

'Türkiye ne yapacak' sorusunu yanıtlama denemesine ilk 26 Şubat'ta girizgâh yapmıştık ve araya 'İmralı' girdiği için ikincisine şimdi devam ediyoruz

Oval Ofis'te yaşanan benzeri görülmemiş krizmeydan okuma ile Londra'da düzenlenen Ukrayna konulu liderler zirvesi, İngiltere Başbakanı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı araması ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da toplantıya katılması, haritaya bir yeni çizgi öneriyor

Fidan: "Avrupa güvenlik mimarisi yeniden oluşacaksa Türkiye'siz olmaz. Türkiye'yi dışlayan, Türkiye gibi bir askeri gücü dışlayan güvenlik mimarisi yaklaşımı çok gerçekçi olmayacaktır." (2702)

Cumhurbaşkanı; "Son dönemde yaşanan gelişmeler Türkiye-AB ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye'nin hak ettiği şekilde yer almadığı Avrupa'nın küresel aktörlüğünü sürdürmesi giderek imkânsız hale geliyor. Türkiyesiz bir Avrupa güvenliği düşünülemez".

Bu haritanın tarif edilmesinde sürpriz yok; İngiltere-Avrupa-Türkiye. Ama işlevselliği ve sonuçları hakkında muğlak alanlar çok. 'Türkiye ne yapacak'ın yokladığı masalardan birisi bu

Oval Ofis görüntülerinin ilk ve güçlü biçimde yarattığı algı, Trump ve yardımcısının Zelenski'yi aşağılayıp, hırpaladığıdır. Esasen dayağı yiyen Kiev değil Avrupa'ydı. Krizin pik noktası da; Zelenski'nin, "Şimdi okyanus sizi koruyor ama politikalarınızın sonucu sizi de vuracak" mealindeki tehditvari sözleridir

Öte yandan, dramatik görüntüleri ziyaretin başından alarak ve alıcı gözle elden geçirdiğinizde, Zelenski'nin Avrupa'yı arkasına alarak Beyaz Saray'a meydan okumasıdır. Planlı mıydı BakalımZelenski ziyaretinden evvel Trump'ın kapısını, Fransa'dan Macron, İngiltere'den Starmer ve Polonya Başkanı Duda çaldı. Bu görüşmelerin 'organize' olduğuna şüphe yok. İlaveten, Kanada Başbakanı Trudeau'nun Kiev'de yaptığı açıklamalar ile Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen'in çıkışları da Zelenski'yi 'dolmuş' haldegüvenle Washington'a 'uçurdu'. Zaten Zelenski'nin olay sonrası koşarak Londra'ya sığınması ve tertiplenen toplantı da senkronu gösteriyor

Bugün Kiev tamamen İngiliz yönetimi altında. Hem savaşın nasıl yönetileceği hem de ABD ile kurulacak Rusya masasının nasıl kurgulanması gerektiği konusunda Zelenkski'ye şaperonluk yapıyor. İngiliz etkisi o kadar bariz ki, Avrupa ülkeleri Zelenski'ye moral verirken sık sık, "You will never walk alone" ifadesini kullanıyorlar

Sonuç olarak bu bir isyan ve kemiği bir derinin tuttuğu transatlantik ittifakta çatlak büyüdü, daha hızlı su almaya başladı. Yamanabilir ama eskisi gibi olmayacak!

Şu da artık basit kabullerden; ABD bu savaşı istemiyor. Avrupa ve İngiltere istiyor. Danimarka Başbakanı Frederiksen'in sözlerini akıldan çıkarmayalım; "İnsanların barış için çözüm ve ateşkes istemesini anlıyorum. Ancak, Ukrayna'da barış, devam eden savaştan daha tehlikeli"

Güzel Peki, ABD'siz savaş mümkün mü

Londra, Paris ve Berlin ne kadar üst perdeden konuşsalar, üst üste askeri ve maddi yardım paketleri açıklasalar, Rusya'ya yönelik daha ağır yaptırım planları ilan etseler de bu savaşın Amerikasız yürütülmesi, hele kazanılması mümkün görünmüyor

Hemen tüm askeri uzmanların mutabık olduğu üzere ABD uydu desteği ve hava kuvvetleri olmadan Avrupa birliklerinin Ukrayna'da savaşması mümkün değil. Kaldı ki, herhangi Avrupa ülkesinin çocuklarının kıyılmasını ne denli göğüsleyebileceği de hayli tartışmalı. Ona da gerek yok, herhangi Avrupa ülkesi Rusya ile savaş riskine girebilir miYine de savaşın 'bu haliyle' sürdürülmesinin Avrupa tarafından illa istenmesi garip. Ama izahı var; kimi stratejijeopolitik uzmanlarının Avrupa mevcut yönetimlerini, "kolektif Batı kalıntıları" olarak tanımlamasının ardında,