Amerika dünya ekonomisini hâlâ kontrol edebiliyor mu
Hatta hem kendi ekonomisini hem küresel ekonomiyi kontrol edebiliyor mu Kuyruğundan tutarsak, "ABD bir ülkeyi ekonomik olarak mahvedebilir mi" diye de uzatabiliriz soruyu
Atlantik ve bağlı dünya güvenlik sistemlerinde bulunmakta, onlara güç aktarmakta artık daha utangaç bir ABD var. Mazeretlerinden biri "masraflar". Kısa süre öncesine kadar ABD'nin oyundan çekilebileceği tahminlerine, "sen dünyada ve bölgemizde kaç Amerikan üssü var, kaç asker var biliyor musun" kestirmeciliğiyle yukarıdan konuşmalar yapılırdı. Daha üstelerseniz, "ABD'nin yıllık savunma bütçesi kaç para senin haberin var mı Türkiye bütçesinin bilmem kaç katı" diye terslerlerdi. Kimse de, "iyi de, o bütçenin kaçı maaşlara, kaçı matbu kalemlere gidiyor, bir üssün günlük maliyeti ne" sorgulamalarına kulak asmazdı
Asmayanlar içinde bizzat Amerikan yönetimi de bulunduğundan, çözüm diye çıkarılan savaşlar dahi "savunma sanayi kompleksi"nin hep aç karnını doyuramadığından, bugün Washington ne yeni savaş istiyor ne askeri güce ve uluslararası ittifaklara giden oluk-oluk dolarları teşvik ediyor
Türkiye'de bu işler hep yüzeysel ele alındığından, "dünyanın tartışılamaz en büyük donanması"nın gemilerini yenileyemediği, elden bile geçiremediği fark edilmiyor
Oysa gözümüzün önünde hâlâ ite-kaka yürütülmeye çalışılan Ukrayna savaşında görüldüğü gibi, Batı savunma şirketlerine, silahlarına giden para durumu kurtarmıyor. Avrupa'nın, savunmamızı sıfırdan "yerli ve milli" olarak kuralım girişimleri sürüne sürüne ilerliyor. Ortada bu projeden hareketle üretilmiş tek mermi yok. Yine de Kiev'de kanla dolup-taşan bomba çukurlarına milyarlar gömmeye devam ediyorlar. Rusya'nın Avrupa'ya saldıracağı gibi akıl dışılığı, "eğitimli halklarına yuttura yuttura" yürüyorlar.
Bu arada ABD'den, dünyadaki üslerini ve askerlerini azaltma, diplomatik misyonlarını daraltma haberleri üst üste gelmeye devam ediyor. Suriye'deki kimi üslerle, askerler de dahil
Girizgâhta dizdiğimiz bir seri soruya kristal keskinlikte 'evet' diyebilmek artık daha zor. Asıl hedef kabul edilen Çin'i saymıyoruz bile. Pekin'in, Amerika'nın ekonomik hücumlarıyla yıkılması ya da yola getirilmesi mümkün gözükmüyor. Tarifelerle vs olacak iş değil bu
Kaldı ki, olsa Rusya'ya olurdu. Trump veya Biden dönemiyle ilgili değil bu. Obama'nın, Suriye'nin en gergin yıllarında, "ekonomileri bir kaç ay bile dayanamaz" sözleri daha kulaklarımda. Elbette yaralandılar ama üzerine yıllar süren, Avrupa'nın tamamı ile ABD'yi karşılarına alarak binlerce yaptırımın ardından yine ayaktalar
Güvenlik aygıtlarından ekonomik saiklerle çekiliyorsanız, ekonomik yaptırımlarınızın ağırlığı da eskisi kadar basınç yaratamıyor
Bizde hiç bulamayacağınız türden örnek vereyim; ABDBatı'nın elindeki en büyük ekonomik cezalandırma aleti SWİFT'tir. Bunun Çin'deki muadili CIPS'tir (Cross-Border İnterbank Payment System).16 Nisan günü, tarihte ilk kez, 'Bank of China'nın genel merkezinde bir pankart açıldı; "CİPS, işlem hacminde SWİFT'i geçti"!
Dahası, diğer oyuncular, ekonomik rakiplerinize sizin kadar düşmanca bakmamaya başlıyor. Mesele Çin'se PasifikUzak Doğu'daki ülkeler bir kalemde silip-atamıyorlar burunlarının dibindeki güçleri. Çin-Japonya-Güney Kore'nin yeni imzaladığı anlaşma örneklerden biridir. Ya da Avrupa Birliği'nin Orta Asya ve Türk Cumhuriyetleri ile giriştiği yeni yakınlaşma modelleri (Semerkand Zirvesi). ABD Hazine Bakanı Bessen'in, "Çin'le büyük bir anlaşma yapılabilir" cümlesi de 'sonuçta' oraya çıkar!
Ayrıca, bir ülkenin ekonomisini mahvedebilmek için küreselleşmenin diğer oyuncularına ihtiyacınız vardır. Küreselleşmeden çekildiğinizde ortak oyuncuların ilk reaksiyonu size diş bilemek olur! Kullanıldıklarını anlarlar. Gücü azalmış da olsa küreselleşme, efendisine isyan eder. Avrupa Komisyonu Başkanı Leyen'in, "Bildiğimiz Batı artık yok" sözleri odur