ÖZELLİKLE 7 Ekim 2023'te başlayan Gazze soykırımı sonrası bölgedeki 7 ülkeye yönelik saldırıları ile Siyonist amaçlarını gizlemeyen İsrail, bir kısım Dürziler, Nusayriler ile birlikte Suriye'yi parçalamak için PKK/YPG-SDG terör örgütünü kontrol altına alma amacını gizlemiyor.
Nitekim, 21 Kasım 2025 günü Jerusalem Post gazetesinde PKK/PYD-SDG'li terörist Mazlum Abdi'nin fotoğrafı ve "Suriye parçalanırken İsrail, Kürtlerle ittifakını derinleştirmeli..." başlıklı yazıyla bu amaç bir kez daha ortaya kondu.
Şara yönetimindeki Suriye'nin merkezi bir devlet olmayacağı ve parçalanacağı ifade edilen yazıda, IKBY Başbakanı Mesrur Barzani yönetiminin de bu konudaki rolü ve görüşleri paylaşıldı. Yazıda, İsrail'in Suriye'ye bakışı, parçalamaya yönelik stratejisi ve taktikleri şöyle özetlendi: "İsrail, güneydeki 'Suriye tampon bölgesinden' çekilmemeli ve Suriye'deki Dürzilere destek ve koruma sağlamaya devam etmelidir. İsrail'in Rojava'daki Kürtlerle ve Irak'taki özerk Kürt bölgesiyle bağlarını güçlendirmesi gerekiyor. ABD yönetimine SDG'ye desteğini geri çekmemesi ve Irak'taki, özellikle Kürt bölgesinde askeri varlığını sürdürmesi için daha fazla baskı yapılmalı. Kürtler Yahudilerin doğal müttefikleridir..."
Haberin DevamıYazı Kürtlerden bahsetse de şu cümle ile bitiyor: "Şimdi, İsrail'in SDG'ye destek verme zamanı."
Yani konu Kürtler değil kullanabilecekleri SDG terör örgütü...
'TERÖRSÜZ TÜRKİYE' ADIMI NEDEN DOĞRU
İşte "Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge" tam da bunu önlemek için doğru zamanda atılmış bir adımdır. Nitekim, Öcalan da PKK'nın ve özellikle de Suriye kolu PYD/YPG-SDG'nin İsrail'in maşası haline geleceğini gördüğü için 27 Şubat 2025 tarihli yazılı açıklamasıyla örgütün silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısında bulundu. Süreç, PKK'nın sembolik da olsa silah yakması, TBMM'de komisyon kurulmasının ardından Öcalan ile görüşme aşamasına kadar geldi. 24 Kasım 2025 günü Öcalan ile yapılan görüşmede, 27 Şubat çağrısı ile PKK'nın Suriye kolu SDG'nin Şara yönetimiyle imzaladığı 10 Mart mutabakatı ele alındı. Detayları açıklanmasa da her iki konuda da sürecin pozitif ilerletilmesi için olumlu sonuçların alındığı duyuruldu.
Tüm bu adımlar, İsrail'in PKK/PYD-SDG terör örgütünün kontrol altına almasının önlenmesine yönelik adımlarıdır. SDG'nin İsrail'in kontrolü altında olduğunu herkesten iyi bilen PKK elebaşı Öcalan'dır. 21 Nisan 2025 tarihinde DEM Partili İmralı heyetine bunu açıkça söyledi. Basına yansıyan 30 Mayıs 2025 tarihli görüşmede ise İsrail'in PKK üzerindeki etkisini, "Terörsüz Türkiye" kapsamında PKK'ya silah bırakma ve fesih çağrısını neden yaptığını, Suriye kolu SDG'nin de ne yapması gerektiğine dair şunları söyledi:
Haberin Devamı"Şam'dan çıkacaktım. (1998) Türkiye, Hareketi ve Suriye'yi ayarlamışlar. NATO bünyesinde karar alınmıştı. Halep'e kadar girmek istiyorlardı. Atilla Ateş'e gerekirse saldır demişler. İsrail bunu biliyor. Hafız Esat şaşırıp kaldı. Kalma süresini uzattı. Demirel ve Özal döneminde yaptı. Atilla Ateş konuşmasından sonra süre kalmadı. Hüsnü Mübarek, Esat ile konuşup onu tehdit ediyor. Hemen Apo'yu çıkarın demişler. Haddam ve Hasan El Bedir adlı istihbarat şefi geldi. Çıkın dediler. Ama Hasan El Bedir dedi ki keşke bir tugay asker kaybetseydim seni kaybetmeseydim. Çok üzgündü. Telefonlar sabaha kadar geliyordu.
İsrail kuşatması var. Moskova'ya gittim İsrail kuşatması, Roma'ya gittim İsrail kuşatması, Atina'ya gittim İsrail kuşatması ve Nairobi'de İsrail kuşatması beni Türkiye'ye teslim etti. O zaman Mossad'ı anladım.
Haberin DevamıO zaman bana dediler ki; sana Oslo'ya git ve orada yaşa dedik, reddettin. Yok devlet istiyorsan git güneye Barzani ile anlaş ve orda yaşa.
Esat ailesi gitti kimse kalmadı...
Şimdi size devlet vaat ediyorlar.
Barzani'ye devlet kurdurtmak istiyorlar. Bakın İran 40 yıldır bizi ne yaşatıyor ne de öldürüyor. İran tetikte tutuyor. İsrail de yaklaşık 40 yıldır ne çözüyor ne de tasfiye ediyor. SDG de öyle. İsrail, Araplar, İran ve Avrupalılar, İngilizler bunun üzerine denge kurmuşlar. PKK savaşsın, Türkiye de sorunu çözmesin denklemi devam ediyor.
'7 EKİM'DE GÖRDÜM DEVREYE GİRDİM'
İran-İsrail çelişkisi tarihseldir. İsrail eskiden Proto-İsrail olan Türkiye ile Ortadoğu'da stratejik ilişki kurardı. Şimdi İsrail, Ortadoğu'da kalıcı hale geliyor ve bu duruma İran dahil engelleri aşmak istiyor. Kürtleri taraf haline getirmek istiyor. 7 Ekim ile beraber başladı bu süreç. Ben bunun gördüm, bu yüzden devreye girdim. Bu Kürtlere bir fayda getirmeyecekti. Bese'nin açıklamasını getirdiler bana. 'Biz İsrail yerine Türkiye ile stratejik ilişki geliştirmeyi tercih ediyoruz' anlamına gelen bir açıklama yapmış, doğru söylenmiş. Ayrıca SDG de İsrail'e karşı dikkat etsin. İsrail öyle hesaba katılmayacak bir devlet değildir. Ne görmezden gelmek ne de denetime girmek doğru olmaz. Zaten uygun zamanda SDG ile bir buluşmamız olacaktır. Rojava'da 8 maddelik anlaşmayı derinleştirsinler ve daha fazla geliştirsinler."

7