Sınır ötesi provokasyon

Sözde müttefik Amerika Birleşik Devletleri'nin terör örgütü PKK-PYD-YPG'ye verdiği destekle fiilen bölünen Suriye'ye yönelik sınır ötesi operasyonlarla güvenli bölgeler oluşturan Türkiye, sınır ötesi provokasyonla karşı karşıya.

Kayseri'de Suriyeli bir çocuğa yine Suriyeli bir alçak tarafından yapılan saldırı üzerine yaşanan olaylar, bir ucu ülke içinde bir ucu sınır ötesinde; Suriye'de olmak üzere nasıl bir provokasyonla karşı karşıya kaldığımızı ve bundan sonra da bu ihtimalin güçlü bir risk olduğunu gösteriyor. Nitekim kısa sürede kontrol altına alınsa da olayların farklı illere yayılması ülke içinde ne tür bir zemin olduğunu gösteriyor.

SADDAM'DAN KAÇANLARA DA KAPILARI AÇTIK

Unutmamak gerekir ki ülke içindeki bu provokasyonun temelinde Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye'ye gelen geçici sığınmacılarla ilgili sorun ve tartışmalar var. Türkiye'de son verilere göre 3.5 milyon dolayında Suriyeli 'geçici sığınmacı' statüsünde yaşamını sürdürüyor. 1988'de 50 bin, 1991'de 400 bin Kürt, Irak Lideri Saddam Hüseyin'in baskı ve zulmünden kaçarak sınırlarımıza dayandığında Türkiye nasıl kapılarını onlara açtıysa, Suriye'den gelenleri de misafir etmesinden doğal bir şey olamazdı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

YÜKÜ AVRUPA İLE PAYLAŞMALI

Yıllar içinde toplum ve siyasette de baskı konusuna dönüşen ve dünyada en çok geçici sığınmacı alan Türkiye'nin bu yükü fiziken Avrupa ülkeleri ile paylaşması gerekiyor. Bu anlamda Türkiye'ye tek taraflı yükümlülük getiren Geçici Kabul Anlaşması'ndan çekilerek Avrupa ülkelerine gitmek isteyenleri engelleme politikasını değiştirmesi yerinde olacaktır. Nitekim Türkiye bu konudaki tutumunu 2020 yılında esnetmiş, karayolu ile 100 binin üzerinde göçmen Yunanistan sınırları üzerinden Avrupa ülkelerine geçmişti.

Suriye topraklarında paylaşım mücadelesi veren Avrupa ülkeleri sebep oldukları iç savaşın sonuçlarını da yaşamalılar. Bu sorunun sonuçlarını doğrudan yaşamadıkları için Suriye iç savaşının çözümüne de hep uzak duruyorlar. Buna karşın Türkiye, hem Suriye'nin terörden arındırılması ve toprak bütünlüğü için her türlü fedakârlığı yaparak mücadeleyi veriyor hem de provokasyonlarla karşı karşıya kalıyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

PKK-YPG'YE SESİNİ ÇIKARTAMAYANLAR

Kendi topraklarında PKKPYD eliyle Amerikan işgaline tepki koyamayanlar, Türkiye'nin Suriye'deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları'yla oluşturduğu ve 600 bin Suriyeli'nin geri dönmesini sağladığı 9 bin kilometrekare büyüklüğündeki güvenli bölgelere ülkemizden giden yardım ekiplerine karşı provokatif saldırılara girişiyor. Tek hedefi Türkiye'de infial yaratmak olan Türk bayrağına yönelik saldırının provokasyon amacı güttüğünü görmemek için kör olmak gerekiyor. Konu Suriye olunca provokasyonun sınır ötesi ayağındaki tarafları, yani Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın deyimiyle "İki buçuk ülke"; yani ABD, İngiltere ve Fransa istihbaratlarının rolünü, tetikçi olarak kullandıkları PKKYPG terör örgütünü, Selefi ve DEAŞ unsurlarını, Türkiye'nin sağladığı düzen nedeniyle çıkarları bozulan yerel odakların rolünü görmek gerekiyor. Elbette Esad yönetimine bağlı unsurlar ve destekçisi İran'ın bölgedeki rolünü unutmamak gerekiyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

TÜRKİYE-SURİYE DİYALOĞU

Tüm bunları, Rusya Devlet Başkanı Putin'in girişimiyle Suriye Devlet Başkanı Esad ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşılıklı açıklamaları ile başlaması muhtemel diyalog sürecinden bağımsız düşünemeyiz. Zor hatta imkânsız gibi görünse de böyle bir sürecin Suriye üzerinde hesap yapanların oyunlarını bozacağı açık. Dolayısıyla birçok değişkeni olan "Suriye denklemi" çözülene kadar Türkiye içinde istikrarsızlık yaratmak isteyenlere karşı dikkatli olmak gerekiyor.