PKKDEM ve HÜDA PAR'dan 'Terörsüz Türkiye' çalışmasına darbe
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'de TBMM açılışında PKKDEM'lilerin elini sıkmasıyla başlayan, 15 ve 22 Ekim tarihli grup konuşmasında "PKK elebaşının silah bırakma çağırısı" yapmasını içeren "Terörsüz Türkiye" çabası, iki bölücü parti tarafından açıkça baltalandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörsüz Türkiye" çalışmasından terör örgütünün silah bırakması ve siyasi kolunun Türkiye partisine dönüşmesi şeklinde iki beklenti olduğunu açıklamıştı.
Bu amaçla "Terörsüz Türkiye" için İmralı'da tutuklu bulunan PKK elebaşı Öcalan'ın koşulsuz ve şartsız "PKK'ya silah bırakma" çağrısı yapması beklenirken, PKKDEM ve HÜDA PAR yayımladığı iki bildiriyle açık açık bölücü taleplerini öne sürerek çalışmaya ağır bir darbe vurdular. Bu konu tartışılırken artık "silah bırakma çağrısı" değil, bu iki partinin öne sürdüğü şartlar konuşulursa kimse şaşırmasın.
PKKDEM'İN ŞARTLARI
Ne demek istediğimi her iki partinin bildirisinden örneklerle anlatayım. Önce PKKDEM'in bölücü bildirisinden örnek vereyim; 12 Şubat 2025'te Ankara'da toplanan Parti Meclisi'nde alınan kararlar 14 Şubat'ta bildiri şeklinde açıklandı. PKKDEM'in "silah bırakma çağrısı" yerine çalışmayı müzakere sürecine çevirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Nitekim, bildirinin birinci maddesinde "Tecrit Politikalarına Son Verilmesi" denilerek Öcalan'ın çalışma koşullarının sağlanması, gelişmeleri doğrudan öğreneceği koşulların yaratılması talep ediliyor.
Haberin Devamıİkinci madde olarak, "Demokratik Yeni Bir Toplumsal Sözleşme" denilerek bildiğimiz bölücü talepler sıralanıyor. Anayasa'da Türk milleti kavramının yerine farklı etnik unsurlara yer verilmesi isteniyor.
Üçüncü madde ise Türkiye'yi küçük küçük etnik gruplara bölmeyi amaçlayan; ortak dil olan Türkçe dışında her anadilde eğitim talebi şöyle ifade ediliyor: "Kürtler, Türkler, Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Romanlar; Sünniler, Aleviler, Êzidiler, Hıristiyanlar, Museviler ve diğer tüm halklar, inançlar ve kimlikler hiçbir ayrımcılığa uğramadan, anadilinde eğitim ve kültürel haklar başta olmak üzere tüm demokratik haklara sahip olmalıdır."
Dördüncü madde de yer alan "Türkiye'nin Ortadoğu'da Savaş Yerine Diyalog ve Barış Politikalarını Benimsemesi" talebinde, Irak ve Suriye'de PKK ve PKKYPG'ye yönelik operasyonların durdurulması ve müzakere edilmesi isteniyor.
Haberin DevamıHÜDA PAR'IN BÖLÜCÜ TALEPLERİ
15-16 Şubat günlerinde ise HÜDA PAR, Diyarbakır'da sözde "insani çözüm" adı altında bir çalıştayın sonuç bildirgesinde PKKDEM'lilerle benzer bölücü talepleri dile getirdi. HÜDA PAR'ın programında bulunan bölücü taleplerin yer aldığı bildirisinde ülkenin bir bölümü için "Kürdistan" ifadesi kullanılırken, üstü kapalı şu tehdit yer alıyor: "...Kürdistan'da yaşayan tüm insanlar bölgede huzur istemektedirler. Ankara'nın saadeti, Diyarbakır'ın huzuruna bağlıdır." Sözde "İslami çözüm modeli" talep edilen bildiride, PKK'nın 1984 yılında başlattığı terörden hiç söz edilmezken şu saçma tahlilde bulunuldu: "Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları neticesinde ortaya çıkan ve bugüne kadar yüz binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaşanmasına yol açan silahın ve şiddetin Kürt meselesi için bir çözüm enstrümanı olmadığı, bilakis bu yöntemin Kürtlerin sahip olduğu beşeri ve siyasi gücü kriminalize ettiği ortaya çıkmıştır."
Haberin DevamıVATAN HAİNİ SAİD İÇİNDEVLET ÖZÜR DİLEMELİYMİŞ
Kürtleri de katleden PKK teröründen hiç söz edilmeyen bildiride, vatana ihanet eden Şeyh Said'in idam cezasına çarptırılmasından dolayı devletin özür dilemesi talep edildi. Hatta bu kapsamda ders kitaplarının da değiştirilmesi istendi. Bildirinin sonuna doğru Anayasa'da bölücülük içeren değişiklikler şöyle sıralandı: "Kürtçe anayasal güvenceye kavuşturulmalı, anadilde eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Anayasa'da Kürtlerin yokluğu değil varlığı güvence altına alınmalıdır.
Kürt meselesinin kaynağını oluşturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası değiştirilmeli ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
Haberin DevamıTürkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk olduğu tanımlamasından vazgeçilmelidir. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eğitim müfredatından çıkarılmalıdır."
CUMHURBAŞKANI DANIŞMANINDAN CEVAP
1 Ekim'de başlayan "Terörsüz Türkiye" çalışması ile ilgili başından beri açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya X hesabından HÜDA PAR'ın yaptığı çalıştay bildirisindeki maddelere hak ettiği dilden şu cevabı verdi: