Sanat ve sanatçılık üzerine

Sanat ve sanatçılık ağır kavramlar… Bir ülkenin kültürel kodlarına inebilen, yerel değerlerini evrensel normlara ulaştırmaya çalışabilen ve bunun için sürekli kafa yormayı ve yorulmayı göze alabilen sanatçılar, o ülkenin "kültür elçileridir"…

Bu kültür elçileri, dünyanın neresine giderse gitsin, o ülkenin yerelinden gelen zenginlikleri, güzellikleri ve yansımaları, üzerlerine düşen tüm ağırlıklarıyla tanıtıma dönüştürebilirler. Şöhret olabilmek ayrı, sanatçı olabilmek ise ayrı kavramlardır. Maalesef, son dönemde ülkemizde bir diziyle, bir filmle veya farklı bir atraksiyonla sabun köpüğü şöhrete erişmiş, fakat sırtında bir kambur olarak sanatçı yaftası taşıyan tipler var.

Bu tiplerin sırtında bulunan bu kamburu nasıl taşıyabildiklerini açık bir şekilde görmekteyiz. Bir şekilde şöhrete eriştikten sonra, toplumsal güzelliklerden, maneviyat ikliminden soyutlanmış, hayatı mantar gibi yaşayan bu tiplerin, bir o yana bu yana bir yaprak gibi savrulduklarını görmek, bu ülkenin yerel damarlarındaki sanatçı cevherinin ne kadar az olduğuna işaret ediyor.

Türk Halk Müziği'nin ve özgün müziğin usta sesi, usta sanatçı Fatih Kısaparmak'la yaptığımız bir röportajımızda, sanat ve sanatçılık kavramlarıyla ilgili olarak aynen bize şunları söylemişti: "Gerçek sanatçı, dünyanın bir okul olduğu bilinci ile davranan; yaşamın öğretisinden sürekli yararlanarak iyiye, güzele, doğruya, gerçeğe yönelen ve yöneltendir. Değişim, dönüşüm ve gelişim sürecinde olgunlaşmış insandır. Gerçek sanatçı, insanlığa ve evrendeki kardeşliğin sağlanmasına hizmet edendir, ideal bir örnek sunabilendir. Çünkü en iyi mesaj, güzel örnek olmaktır. Toplumsal manevi dinamiklerimiz ise, bizi millet yapan birer sosyal yapıştırıcıdır, tutkaldır. Toplumları toplum yapan değerler silsilesini iyi analiz etmek ve buna göre sosyal hayatı tanzim etmek gerekir. Yoksa, dünyayı çelik çomak oynama arenası olarak görürüz. Böyle bir şey yoktur. Yaşadığımız bugünler, dünyanın boş olmadığını ispatlıyor. "İnsan başıboş yaratılmış bir yaratık değildir"..İnsan, imtihan edildikçe, eşrefi mahlukat olmanın sırrına eriyor"

Sanatçı, öncelikle o ülkenin manevi dinamiklerinden, kültürel kodlarından beslendiğini unutmayan ve buna göre davranan, göz önünde verdiği mesajlar kadar arka planda olan yaşamında da her şeyiyle kendisine dikkat eden insandır.

Kuru kuru mesajlar vermek, toplumsal çıkarımlar yapmak, kameraları görünce başka, arka sokaklarda ise başka kimliklere girmek bir sanatçının topluma ihanet ettiğinin açık bir belgesidir.