Önce ahlak ve maneviyat!

Dikkatinizi çekiyor mu bilmem Aslında gazetelerin üçüncü sayfalarının konusu olması gereken bir çok haber, son dönemde birinci sayfalara taşınmış durumda. Cinayetler, kaçırmalar, gasp, hırsızlık… Bir röportajını okuduğum psikiyatrist, "Toplumsal bir cinnet geçiriyoruz" demişti.

Kuşkusuz bu cinnette, medyanın da üstlendiği çok önemli fonksiyonlar var. Medyamız, reyting ve tiraj getirdiğini gördüğü konuları sürekli gündemde tutarak, pireyi deve yaparak bazı şeyleri kaşımayı çok seviyor.

Peki ne oluyor toplumumuza Hemen her gün Anadolu'nun bir köşesinden izleyenlerin yüreklerini sızlatan bir olayla karşı karşıya kalıyoruz. Bir maganda sağa sola ateş ederken, minicik bir çocuğun ölümüne sebebiyet verebiliyor.

Aslında yaşadığımız bütün travmaların nedeni, toplumsal cinnetten öte, toplumsal ahlakla ilgilidir. Özel televizyonların hayatımıza girdiği günden bu yana, gerek programcılık mantalitesiyle, gerekse ekranlara boca edilen ve zihnimizi bir zehirli sarmaşık gibi saran dizi mantığıyla toplumsal ahlak ortadan kaldırılmıştır.

İnsanlarımızın zihinsel yapısı, artık hiçbir değeri kalmayan, iffeti değil şehveti başrole koyan bir anlayış etrafında kurgulanmıştır.

Toplumları bitiren, toplumları yok eden ekonomik sıkıntılar, siyasi çalkantılar ya da o ülkenin içinden geçtiği herhangi bir darboğaz değildir. Toplumları yok eden, o toplumu içten içe çürüten ahlaksızlıklardır, vurdumduymazlıklardır, vicdanın yok olmasıdır.

Toplumları birbirine bağlayan çimento ahlaktır…. Güzel huydur… Vicdandır… Dayanışmadır… Kaynaşmadır… "Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkasına yapma" düsturudur.

Gazetelerin üçüncü sayfalarındaki haberleri okurken, tecavüzleri, darpları, hırsızlıkları, cinayetleri, çocuk kaçırmaları, işkenceleri izlerken toplumumuzun içten içe nasıl çürüdüğünün fotoğrafını çekiyoruz aslında.

Bu toplumsal çürümeyi tersine çevirecek, insanlarımızın zihinlerini dönüştürecek olan güç aslında medya. Çünkü, özellikle büyükşehirlerde insanlarımız kendilerine medyayı, televizyonları, sosyal medyayı merkez olarak alıyorlar… Kimliklerini televizyonlardan, sosyal medyalardan kendilerine vazedilen dünya, kahraman ve karakterler etrafında biçimliyorlar.

Kısaca, medyamıza ve sosyal medyamıza bu çerçevede çok iş düşüyor.

Sizce, bu önemli misyon medyanın umurunda olur mu

Toplumumuzdaki çürümenin başlangıcı aslında 1990'lı yıllarda özel televizyonların hayatımıza girdiği günlerde başladı. Ahlak ve maneviyat bağlamında hiçbir değeri olmayan program yapımcılarının, edep yoksunu kalemiyle senaristlerin ortaya koyduğu diziler dolayısıyla toplum içinde debelendiğimiz bir bataklığın içine doğru düştü. Televizyon ekranlarında izlediğimiz birbirinden berbat dizilerde iffeti değil şehveti başrole koyan anlayış dolayısıyla, insanlar, "Elimize bir fırsat geçse biz de aynısını yaparız" moduna evrildi. Kötülükler içselleştirildi…. İnsanlar bencil, egoist, hedonist bir dünyanın esiri haline geldi. Digergamlık unutuldu…