Meşhur hikayedir…. Eski zamanlarda medreselerden yetişen mollalar, azıklarını çıkarabilmek için köylere gider, buralarda imam dururlarmış… Zeki, akıllı bir delikanlı, medresede her türlü dersi öğrenmiş… Çıkmış hocasına, "Ben, gerekli ilmi tahsil ettim, bu sene imam durmaya çıkıyorum" demiş… Hocası, "Evladım, iyi hoş, her şeyi öğrendiğini söylüyorsun da, sen ilmi siyaset tahsil etmedin. Başına bir haller gelebilir, sen bu sene fikrini ertele"… Delikanlı ısrar edince, hocası kendisine yol vermiş… Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş… Sonunda dağ başında bir köye ulaşmış… Varmış, köyün camisine… Bakmış, birisi kürsüde vazediyor… Dinlemeye başlamış… O da ne Adamın vaazı, baştan sona yanlışlarla dolu… Dayanamamış ayağa kalkmış… "Ey cemaat, bu adamın her dediği yanlış, her söylediği hatalarla dolu"… Cemaat şaşırmış… Kürsüdeki adam, "Ey cemaat şu kendini bilmeze haddini bildirin" demiş…Delikanlıyı caminin dışına çıkarıp, eşek sudan gelinceye kadar güzel bir sopa çekmişler… Delikanlı, dönmüş medreseye… Hocaya olan biteni anlatmış, "Ben, ilmi siyaset öğrenmek istiyorum Hocam" demiş… Neyse, aradan geçmiş bir yıl… Delikanlı, tekrar aynı köye gelmiş… Gene aynı adam bir sürü saçmalığı kürsüden anlatıyor… Yine ayağa kalkmış, "Ey cemaat" demiş… "Şu kürsüde gördüğünüz mübarek adam öylesine kerem, fazilet sahibidir ki; sakalından bir kıl bile alan tarifsiz ihsanlara garkolur, nur ile ihsan olur"… Cemaat, delikanlıya inanarak koşmuş adamın üzerine… Gerisini tahmin edebilirsiniz…
Bu kıssa neden aklımıza geldi… Bazı kavramları tekellerine alarak, bazı makamları kendilerine tapuladıklarını zannederek Türkiye'de siyaset yapanlar, bu kavramların oluşturduğu fay hatlarını, daha da derinleştirerek bu yelpazeden kendilerine medet aramanın derdindeler… Sürekli gerilim çıkarıyorlar, sürekli ortalığı geriyorlar…
Ülke gerçeklerini kendi merkezlerinden yorumlayan siyaset erbabı biliyorlar ki, siyaset ekseni kendi çevrelerinde dönmezse, fay hatları derinleşmezse, hiç kimse kendilerine itibar etmez… Ne tuhaftır, siyasetçi geçiniyorlar, ama siyaseti bilmiyorlar… Yaptıkları her hamle, kendi aleyhlerine dönüyor… Bürokrasiye saldırıyorlar, siyasete saldırıyorlar, demokrasiye saldırıyorlar… Din ve vicdan hürriyetini zedeleyen baskılara, demokrasi dışı güçlerin vesayet açıklamalarına selam duruyorlar… Fay hatları derinleşiyor, siyaset yelpazesi savruluyor, insanlar kutuplara ayrılıyor…
Siyaset, satranç oyunu gibidir… Oynanan oyunda, üç hamle sonrasını gören siyasetçi olamaz… Türkiye gibi, demokrasi dışı saiklerin, dış güçlerin, iç ve dış dinamiklerin cambazca hamleler yaptığı bir ülkede siyaset yapıyorsanız, onlarca hamle sonrasını göreceksiniz… "Ben, durumdan vazife çıkarırım… Ben, bugünün rantını nasıl devşirebilirim"… Böyle siyaset olmaz… Maalesef, Türkiye'nin siyaseti iki kere ikinin dört etmediği, hesap kitapların karmakarışık olduğu bir ülke… Kısır siyasetçilerin kısır politikaları dolayısıyla yarını okuyamıyorsunuz… Çünkü, yapılan her yanlış hamle, beceriksizlikleri medya tarafından gizlenenlerin hanesine puan olarak yazılıyor… Türkiye'de merkez siyaseti yönlendirenler, birbirlerine saldırmaktan başka bir iş yapmazlar. Dikkatinizi çekiyorsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisine hakaret ettiği dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel'e sürekli tazminat davası açmakta.