Kınama'dan vurulmak

Ecevit'in Güneş Motel transferlerinden sonra hükümet olduğu 1978-79 yıllarında, borç para turuna çıktığı Avrupa'nın bir ülkesinden (Danimarka diye hatırlıyorum) getirdiği paranın Türkiye'deki karşılığını resimli bir haberle duyurmuştu Simavilerin Günaydın Gazetesi: Bağdat Caddesindeki bir dairenin bedeli. Demirel'in "70 sente muhtaç ettiler" tespitine dayanak yapılan bu "Hâl"in kılından, tüyünden AKP propagandistleri de faydalandılar, halkı uçuşa geçirmeye hazırladıkları yıllarda: "Biz, bir daire parası tutarındaki bir borç için dolaşmadık!" O günler, henüz hafızaların silinmediği zamanlardı. 07 Temmuz Perşembe günkü basın açıklamasında Saadet Partisi Lideri Sayın Temel Karamollaoğlu'nu dinliyorum: "Ülke, sadece şartları kötüleşen bir ülke değil; uçuruma doğru giden bir ülkede yaşıyoruz. Şirketler değil, ülke iflasın eşiğinde. pushfn('ads'); Bütün dünyayı dolaşsanız, para bulmaya çalışsanız bu şartlarda Türkiye'ye hiç bir yerden para gelmez, gelmiyor da." Türkiye'nin tarihi böyle de yazılıyor. "Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar" diyor ya şair İsmet Özel... Biz yaşarken oldu bunlar. KELİME ARGO, AÇIKLAMA BİLİMSELn "Feriştahını getirseler Tayyip Erdoğan'ın karşısında yarışa dahi katılmalarının imkanı yoktur." AKP'nin siyaset literatürüne yirminci yıllarında "Majeste" sıfatını sokan ünlü Arınç'tan sonra, kurt olmuş politikacılardan Sayın Numan Kurtulmuş da geçtiğimiz günlerde "Feriştah" sıfatını yazdırdı. Fransızca lügatından alınan "Majeste" ve Argo lisanının baş kelimelerinden "Feriştah", herhalde durup dururken, yani bir sebebi olmadan kullanılmış olamaz adı geçen AKP yetkililerince. Geçen hafta "Majeste" tanımı üstünde durmuştuk, şimdi sırada "Feriştah" var. Sözlüklerde, "Bir işi en iyi yapan kimse" ve "Bir işin uzmanı" gibi tarif edilen feriştah kelimesini, yukarıya aldığımız cümle içinde kullanan Sayın Kurtulmuş'a, "Kendinden mi biliyorsun" diye sormak var ama, sualimizin yanlış yorumlanmasından korkarız. pushfn('ads'); Sayın Kurtulmuş'un samimiyet ve yakınlığını vurgulamak maksadıyla Tayyip Erdoğan adını yalın kullanmasına takılmadan ve biz dahi öyle yazarak izahını yapalım: Hem feriştah, hem yarışa katılma şansı yok. Neden Diğer yarışçının feriştahın karesi gibi bir şey olduğunu mu söylüyor acaba Sayın Kurtulmuş Sarayın "Has" insanı sıfatı aşikar birine feriştahlık makamı vermemiz boşuna değildir. Emaneti alıp götürme uzmanlığı tescillidir, biliriz. Yarışa katılma imkanını kendine çok gördüğünün acısı dışa vurduğundan sorduk: "Kendinden mi biliyorsun" YANLIŞ KAHRAMANLA, DOĞRU TARİH YAZILMAZYakınlarda kaybettiğimiz Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca'nın adının kullanıldığı ve sosyal medyada dolaştırılan bir paylaşıma karşı tezlerimiz var. T. Özal'ın Cumhurbaşkanlığı zamanları. Hoca efendi Çankaya'ya davet edilmiş. İddia bu. Sarık, cübbe, şalvar giyimli şeyh diye tanıtıldıktan sonra Hoca efendi, Çankaya'nın kapısı anlatılmış. "Ön kapı gazeteci dolu. Haberi duyan gelmiş. Maksat ortalığı karıştırmak zaten." Çankaya'ya gelip gidenler hep haber oluyorsa, o gazeteciler ne yazacaklar da karıştıracaklar ortalığı Kıyafet vurgusuyla provokasyonu işaret edenlerin aklına neden şu soru hiç gelmiyor, hiçbir zaman gelmiyor Şapka devrimine muhalif olduklarından mı şapkasızdır onlar "Efendi Hazretleri köşke yaklaşınca Özal'a sorarlar: Ön kapı gazeteci dolu, ortalık karışır. Mübarek geldi, ön kapıdan mı alalım, yoksa arka kapıdan mı" Bu ifadedeki iğreti duran "Mübarek" kelimesini bir yana koyun, haberci danışmanın, koltuğunun altı onay bekleyen ihale dosyalarıyla dolu bir Mehmet Barlas veya benzeri olabileceği gelmez mi akıllara Ve Özal'ın tarihi cevabıyla, herkes "Grogi" durumda. "Ne arka kapısı evladım. Ön kapıdan alın da millet adam görsün." Yani kutlu insan, muhterem efendi Özal bey, sizin görünmenizin yetmediğini iddia etmek cesaretinde olanları mı fark ettiniz Gibi sorular senaryoda yok. Dahası siyasi insanlarla resimleri sık sık paylaşılan Hoca efendi ile merhum Özal'ın yan yana görüntülerinin olmaması da, kendini, bu anlatıma göre, muaf saydığına bir delildir. pushfn('ads'); Ünlü işadamlarımızdan İshak Alaton'un tavsiyesi üzerine yapılmış davete icabet için yola düştüğünde "Herhalde beni Kadıköy ilçe başkanı yapacak" hayalini kuran ve bu günlerde yeraltı dünyamızın elemanlarının Viyana kumarhanelerinde burnu kırılmış resimlerini gündemleştirdiği Mesut Yılmaz'ı, halefi yapana merhum Özal'ın adam seçiciliğine reddiye yazmak değil gelmek istediğimiz nokta. O Mesut Yılmaz'ın son başbakanlığında, İçişleri Bakanlığı makamında oturan ve ANAP'lı, AKP'li, MHP'li sıfatlarının yanına en çok Meclis'te bulunan diye de yazdıran Sayın Murat Başesgioğlu, Fatih'in tüm semtlerinde ve özellikle Çarşamba'nın cadde ve sokaklarında emniyet güçlerimize çarşaflı kadın ve cübbeli erkek kovalatırken çekilmiş kamera görüntüleri kartel televizyonlarında yayımlanmış ve seyir rekorları kırmıştı. Geçmişin kayıtları böyle iken, Özal'lı masallarla tarih yazmak isteyenlere, rahmetli Hoca efendi'nin gerçek olan ve basına hiç yansıtılmayan Çankaya ziyaretini biz hatırlatalım. 1917'de Sina ve Filistin cephelerinde savaşmış kahramanlarımızdan, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ı Çankaya köşkünde ziyaret ettiğini ve çay sohbeti yaptıklarını, fısıltı ile yayılan bir haber olarak duyduğumuzda yıl 1974 idi. O çay sohbetinde yapılan ve bizleri gülümseten teklifi de anlatmışlardı nakledenler; oradaki samimiyeti hissedelim ve belki de gururlanalım diye. Ve hâlâ, Özal'ın politikacı yaptıklarının çıktıkları TV kanallarında, Özal'ın eşinin, Özal'ın kardeşlerini köşke sokmadığını duyduklarını müstehzi yüz ifadeleriyle anlattığı günlere erdik ve böyle yazdık. Yalan söyleyen tarihe kitaplar yazmış Mustafa Müftüoğlu ağabeye rahmet diledik hem. REKTÖRLERİNDEN BELLİ OLUR BİR İKTİDARYÖK'E listeler gelmeye başladı. 34 tane YÖK üyesi listelere baktılar ve birisi çok tanıdık çıktı. 'Bırakın bunun FETÖ'cü olmasını, onlar bu adamı düşman bilirlerdi' dediler ve üniversitenin rektörüne niye KHK listesine koyduklarını sordular. 'O geçtiğimiz rektörlük seçimlerinde benim aleyhimde çalışmıştı' cevabını aldılar." Bu paragrafı, AKP'nin en ünlü dörtlüsünden Sayın Bülent Arınç'ın dinleyici bulduğu bir mekanda yaptığı konuşmadan aldık. Üst üste sorular soru içinde, akıl olmazların zoru içinde, diyor rahmetli üstat Necip Fazıl. Bu rektörü çok mu aradınız Yoksa at sahibine göre kişner şıkkından mı kazandı Bir rektörlük seçiminde, adayların aleyhinde çalışan akademisyenlerin olması, onlardan istihbari açıdan istifade edilmesini gerektirirken, atananlara yem yapılması hangi düşüncelerin başarısıdır Yirmi sene sonra, kurdukları partinin adındaki Adalet'in bir tecellisini böyle anlatmış kurucu hissedarlardan hukukçu Sayın Bülent Arınç, deyip geçiyoruz. Rahmetli M. Şevket Eygi ağabey olsaydı "Neredesin ey gazi hünkar" derdi. Rahmet olsun ona da. VATANDAŞ TEYAKKUZDA100 günden fazla olmuş, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati'nin "Türk Lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun" dediği günden beri. Türk Lirası'nın düşük olması, inilecek son basamakta olması çok konu edildi bu sayfada. Böyle bir hayaliniz mi vardı Kazandığınız hangi seçimin vaadi yapmıştınız Gibi sorular da soruldu; cevapları olmamasına rağmen. ''Vatandaş rahat olsun.'' Sayın Bakan'ın son cümleciği bu üç kelimeden müteşekkil. Türkiye'nin