Üçgenin 3 kenarı!
Gökte çelik kubbe yapıyor, yerde orman yakıyor! Böyle bir karşılaştırmayı yazmak acı verici. Çok samimiyim. İkisi ayrı konu. Biri vatan savunması. Öbürü ormanın yakılması. Ama orman da vatan.
Çelik kubbe dikiyor.
Kuru yaprağa esir.
Biliniyordu.
Tam 10 yıl önceden bilim insanları dile getirdiler: İkilim değişti, sıcak hava dalgası dünya için ve Türkiye için afet olacak. Ormanları yakacak, kentlerde çocukları ve yaşlıları öldürecek. Suçu "iklim değişikliğine" atmak yerine yazın sıcak hava dalgası geldiğinde kentleri soğutacak, ormanları da yanmasın diye koruyacak önlemler alınmalıydı.
Alınmadı.
Sıcak hava dalgası "afet" sayılmalıydı, sayılmadı. 10 yıl içinde Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Sarayı harcaması yüzde 5.000 (beş bin) artış gösterdi fakat sıcak hava dalgası gelince ormanda ağaçların altındaki kuru yapraklar ile kuru dallar en küçük bir kıvılcımda tutuşup afete dönüşmesin diye yüzde 1 bile önlem alınmadı.
Afet Yönetimi Bilim insanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu 10 yıldır uyarıyor: "Ormanlarımızı yakan bir üçgen var.
Bir kenarı:
Sıcak hava.
Diğer kenarı:
Oksijen.
Üçüncü kenarı:
Yakıt.
Yakıt; ormanın kendisi, ağaçlar, kuru yapraklar, kurumuş dallardır. Oksijen ve sıcak havayı kontrol edemeyiz ama ormandaki ağaçların dibinde biriken kuru otlar ile dallara yani ağaca hakim olabiliriz. Ağacı ateşle buluşmaktan kurtarabiliriz."
Kurtarılamadı.
10 yıl geçti.
Ormanlar hep yandı.
Dün de vatanın sekiz ayrı noktasında orman yangını vardı. Her noktadan aynı nedeni öne çıkartan haber geldi: Yangın makilik, çalılık, kuru otların bulunduğu noktada başladı. Rüzgarın etkisiyle büyüdü, yamaçları sardı, dağ tepelerine kadar ulaştı. 100 saat devam etti yangın.
Dikkatsiz, bilgisiz, cahil, sorumsuz insanların yaktığı piknik ateşi, attığı sigara izmariti, açıkta elektrik hattından çıkan kıvılcım sıcak hava afeti altında kavurulmuş kuru yaprakları, çalıları, dalları aleve dönüştürüyor. Karabük, İzmir, Uşak, Aydın, Manisa, Bolu'da; Yamanlar, Karatepe, Karşıyaka, Menderes, Urla, Bozdoğan, Gördes, Ovacık, Uşak, Eşme'de ormanlar tutuştu yanıyor. Yeniköy, Karayakup, Hacıhıdır, Kemer, Kale, Kurttutan, Alhisar, Örmepınar, Güre, Hışımlar, Malküpü, Bekirfakılar... Bunlar yanan mahalle isimleri...
Gökte çelik kubbe.
Mahallede yangın.
Uçaklar, helikopterler, itfaiye araçları, eğitimli personel, ordunun disiplinli askerleri, Azerbaycan'dan gelenler, Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, AFAD, Belediyelerin Su ve Kanalizasyon personeli canla başla yangını söndürmeye uğraşıyorlar. Uçaklar ve helikopterler havadan, itfaiye hortumları karadan su döküyorlar.
Ormana ateş düştü.
Su serpildi sönsün.
Su da yanıyor.
Helikopterden yangının üzerine su döküldüğünde; sıcak havanın etkisiyle su zaten yere inmeden havada buharlaşıyor. Buhar yanan ormanın üzerine inince; ateşi harlayan benzin yakıcılığına dönüşüyor.
Akıl edilmeliydi.
Yanan ağaç, kuru dal, kavrulmuş yaprak ile sıcak hava ve oksijenin bağlantısını kesmek için su değil kimyasal madde atılmalıydı.
Saray'a gösterilen sevgi, özen, koruma ormanda ağaçlardan esirgendi. Esirgenmeseydi, bu yangınlar olmayacaktı çünkü ormanın içinde ağaçların altında, ormanın yanında yakınında kuru yaprak, kurumuş dal olmayacaktı. Üçgenin yakıcı iki kenarı; sıcak hava ile oksijen yanıcı diğer kenarı ağaçtan koparılacaktı.