Politikacı için çalışan profesör ve lekeli koltuk!

Hatırlayınız! Boğaziçi Üniversitesi dünyaya; "Öğrenciler tepeden atanan bir rektörü istemediler... Olaylar çıktı... Polis üniversitenin kapısına kelepçe vurdu..." diyen haberlere konu olmuştu. Rektör seçimle gelmedi. Partili biri bulundu. Tepeden atandı. Partili birini üniversiteye tepeden rektör atamanın sonunda ne çıkmıştı

Hep unutuyoruz.

Çıka çıka partiye hizmet etmiş, parti liderine"biat etmiş",kim güçlüyse onateslim olmuş; "akademik özgürlük ve üniversite özerkliği"gibi değerlerle ilgisi olmayan bilgiyle, buluşla, bilimle ilgiliymiş gibi görünen bir öğütücü, geriletici, lekeli koltuğa oturmayı sevici yapı çıkmıştı...

Lütfen hatırlayınız.

Özel, vakıf üniversiteleri dahil neredeyse tümüne rektörleri atama ile geliyor ama o üniversitelerin öğrencileri ile öğretim üyeleri "sessiz- suskun- dilleri kesilmiş"kalıyorlar, karşıçıkmıyorlardı. İşte Boğaziçi öğrencileri ile öğretim üyeleri "bu dilsizliği""kayyum rektör istemiyoruz" diye tepki göstererek bozmuşlardı.

Bu tepki ülkemiz için dönüm noktası çok önemli bir adımdı. Çünkü "Türkiye dilsizleştirilerek yönetilen bir ülke yapılmış"koyun gibi güdülen bir toplum yapısı hedeflenmişti.

Dilini kesti.

Basını susturdu.

Dilini kesti.

Yargıyı susturdu. Dilini kesti.

Sendikaları susturdu.

Dilini kesti.

Dernekleri susturdu.

Dilini kesti. İş adamlarını susturdu. Dilini kesti. Kendi partisinin bile parti içi muhalefetini susturdu. Dilini kesti. Üniversiteleri susturdu. Boğaziçi Üniversitesi, dil kesicisine karşı diklenişe geçtiği için "susturulmuş- bastırılmış- korkutulmuş koyun gibi güdülen topluma"uyarı çığlığı olmuştu.

Tekrar yazıyorum.

Net hatırlayın.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ile öğretim üyelerinin tek savundukları seçimdi: Rektör seçimle gelsin. İmtiyaz istemiyorlardı. Kayırma talep etmediler. Emir de vermiyorlardı. İsim de dayatmıyorlardı. Seçim yapılsın. En iyiler yarışsın. En iyi bulunsun. O rektör olsun. Bunda bir kötülük yoktu! Tersine iyilik vardı.

Toplumun bu iyiliğe doğru uyanmasını istemedikleri için Boğaziçi öğrencileri ile öğretim üyelerinin de dilleri kesilmiş kalmasına yardımcı olacak profesörler aradılar. Buldular ve onları "tepeden inme rektör olarak" atadılar. Böylece ortaya "politikacı için çalışan profesörler" çıktı. Bu kayyum profesörler de; "dünyada kabul edilmiş akademik özgürlük ilkelerine"bile bile ihanet etmiş oldular.

Akademik özgürlük ilkeleri nedir Merak eden bulur okur.

Şunlar yazıyor:

Profesörler politikacı için çalışmazlar.Profesörler üniversite mütevellileri için çalışmazlar. Profesörler parasal ve kişisel çıkar gözetmezler. Profesörler kendileri için de çalışmazlar. Profesörler kendilerini toplum için, insanlık için ve halk için bilime katkı yapmaya adarlar.