Paketlenmiş adaletin içindeki cerahat: İtirafçı!
Başsavcılıklar yeni bir soruşturma başlattı; Adana, Antalya, Adıyaman Belediye Başkanları da "suç örgütü elebaşı" diye tutuklanıp hapse konulan fakat itirafçı olunca serbest bırakılan birinin yeni açıklamasıyla gözaltına alındı.
İtirafçı!
Duruyor, dinleniyor.
Yeniden itiraf ediyor.
Ardından operasyon.
Son duruma göre örgüt elebaşı işadamının itirafları ile 17 CHP Belediyesi'ne operasyon düzenlendi, 13 Belediye Başkanı tutuklanmış oldu. Bu durumu bizim gazete SÖZCÜ dünkü manşetiyle çok net özetledi:
Sandıkla gelen.
Polisle gidiyor.
Benim de aklımdan; "Paketlenmiş adaletin içindeki cerahat: İtirafçı!" başlığı geçti.
Bu başlıkla bir yazı yazmaya oturmadan önce kitaplığımda bulunan "Adalet Antolojisi"ne yeniden bakayım istedim. Antoloji, adalet hakkında en iyi yazıları, anlatılan fıkraları, deyişleri, şiirleri, yaşanmış örnekler ile temel metinleri, atasözleri ile zenginleştirerek bir araya toplamış.
75 yıl önce: 1950'de yayımlanmış 610 sayfa Adalet Antolojisi yazarı Hakim H. Basri ERK, önsözünde şunları sıralamış: "Eğer bir memleket halkının Adalete inanmaz hale geldiği görülürse artık o rejim, o idare sistemi mahkum olmuş, çürümüş demektir. Bir milletin ordusu bozuk olabilir, harbe (savaşa) girmedikçe bu hal meydana çıkmaz. Maarifi (eğitim sistemi) bozuk olabilir, bunun acısı da ancak aradan bir nesillik (70-80 yıl) zaman geçince kendini gösterir. Bir ülkenin iktisadiyatı (ekonomi yönetimi) bozuksa millet uzun seneler süren bir yokluk, yoksulluk, sefalet içinde sürüklenir, gider. Amma bir memlekette (ülkede) Adalet bozulur, halk mahkemeye inanmamaya başlarsa, herkes hakkını kendi aramaya kalkar ve o cemiyet (toplum) ani olarak batar"
Size tekrar yazayım.
Bu satırlar 5 yıl önce değil, 15 yıl önce değil, 25 yıl önce de değil tam 75 yıl önce yazılmış. Yazarı Hakim H. Basri Erk, ön sözüne şu satırları da eklemiş: "Adliyeciler (hakimler-savcılar-polisler) kadar beşerin (konuşan canlı insanların) acılarını damla damla içine doldurmuş, yudum yudum içmiş insanlar olmalı. İşte bunun için Hakim olmak, biraz olsun ilahlaşmak, beşerden uzaklaşıp Allah'a yaklaşmaktır. Hakim mesleği, öyle bir vazife ki, tahdit edilmiş (sınırlanmış) menfaatlerin (çıkarların) müteyakkız (uyanık) bir hamisi (sahip çıkanı) zülüm, cebir ve hilenin yorulmak bilmez düşmanıdır. Çok iyi bir Hakim vasfını veren ne koltuk ne de kürktür. İlim ve doğruluktur, fazilet aşkı ve Adalet gayretidir..."
Bu önsöz; "Adaletsizliği işleyen çekenden, daha sefildir" özdeyişi ve "Memleketimizde hakimlerin ve savcıların nasıl nasb (yerleştirme) ve tayin edildiklerini söyle, ben de sana hür bir adam olup olmadığını söyleyeyim. Siyaset mahkeme salonlarına girdiği anda adalet oradan çıkmalıdır" öğüdüne yer verdikten sonra İslam peygamberi Hz. Muhammed'in; "Adalet, Mü'minin kaybolmuş malıdır, nerede bulsa alır" hadisi (sözleri) ile bitiyor.
Yeniden yazayım.
Bu önsöz: