Lokmanın kavunu: Bana biraz izin!

Mevlana'nın yazdığı ve emekli ÖğretmenŞefik Can'ın tercüme ettiği;"Mevlana Mesnevi Tercümesi"nde Lokman'ın kavununu anlatan bir bölüm var.

Özetleyerek yazayım:

Bir gün efendiye armağan olarak kavun getirmişlerdi. Efendi kölelerden birin e"Git oğlum, Lokman'ı çağır" dedi.

Lokman gelince kavundan bir dilim kesti, ona verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Öyle hoşlanarak, öyle zevkle yedi ki; efendisi ona ikinci dilimi de verdi. Böylece dilimler on yediyi buldu. Bir tek dilim kalınca "Bunu da ben yiyeyim de ne kadar tatlı kavun olduğunu anlayım, göreyim"dedi.

Lokman öyle hoşlanarak öyle zevkle yemişti ki, onu görenlerin de iştahları kabarıyor, karınları acıkıyordu. Efendisi o son dilimi yer yemez, kavunun acılığından ağzını bir ateş kapladı. Dili uçukladı, boğazı yandı. Acılığından kendinden geçti. Ondan sonra Lokman'a; "Ey benim canım. Ey benim cihanım!"dedi. Böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin Böyle bir kahrı nasıl oldu da lütuf saydın Bu ne sabırdır Ne yüzden bu acılara katladın Buna sabrettin Yoksa sen tatlı canına düşman mısın Neden bir şey söylemedin Neden, 'Beni mazur görün, şimdi yiyemem'demedin

Lokman dedi ki: "Ben senin nimetler bağışlayan elinden o kadar tatlı yemekler yedim ki, onlara karşı utancımdan iki kat olmuşumdur. Elinle sunduğun bir şeye, 'Bu acıdır, yenilmez'demeye utandım. Senden gelen acıdan feryat edersem, yüzlerce defa toprak başıma saçılsın. Şükürler bağışlayan elinin tadı bu kavunda nasıl acılık bırakır.