Karanlık vicdan trenin altına saklandı!

Mahkeme salonuna girerken "Hak-Hukuk-Adalet! Kaza değil cinayet!" diye hep bir ağızdan seslenip duyurmak istiyorlardı.

Bir yıl dolmuştu.

Adalet arıyorlardı

Bakan sessiz kaldı.

İstifa etmeliydi.

Özür bile dilemedi.

Genel müdür sustu.

O da istifa etmeliydi.

Bakan, genel müdür, üst düzey yetkili olanların da Çorlu'daki tren kazasından dolayı "ölüme sebebiyet vermekten birinci derecede sorumlu tutulmalarını" istiyorlardı. Bu yüzden ellerinde çocuklarının, torunlarının, eş ve yakınlarının fotoğraflarıyla mahkeme önlerinde toplanıyorlar, "Kaza değil cinayet" diye sesleniyorlardı. Onları duyan yoktu. Ankara'ya kadar geldiler. Anayasa Mahkemesi önünde toplanıp "Hak-Hukuk-Adalet" diye seslenirken, polis şefi onlara "şov yapmayın" diye kızdı, kabaca sürüklenip çekiştirildiler. Türkiye kara vicdanlılar ülkesi yapılmak isteniyordu.

25 yolcu can vermişti.

Bunlardan 7'si çocuktu.

Derya Kurtuluş bebeğiyle öldü. Özgenur ve Dicle adlı kız kardeşler birbirine sarılı can verdi. 9 yaşındaki Arda'nın hayali Barcelona'da top oynamaktı. Bihter ilk kez trene binmişti. Özcan akrabasının düğününden dönüyordu... 25 can, raydan çıkıp devrilen vagonlarda demir, çelik, cam, plastik enkazı arasında sıkışıp hayatlarından oldu.

340 yolcu da yaralandı.

Yağmur çok yağdı da...

Menfezler dar geldi de...

Toprak suya doydu da...

Su rayların altını oydu da... Çorlu treni bu yüzden kaza yaptı diye geçiştiriliyordu. Yani "suçlu yağmur!" olmuştu.

Bakım müdürü, yol bakım onarım şefi, hat bakım onarım memuru, köprüler şefi, "asli kusurlu" bulunmuş, sadece onlar yargılanıyordu. 25 yakınını yitiren insanların tepkisi bunaydı. Trenin üzerinde yürüdüğü rayların altındaki toprağı yağmur suyunun erozyona uğratacağını başta TCDD'den sorumlu Ulaştırma Bakanı, TCDD Genel Müdürü ve önde gelen üst düzey yetkililerin bilmesi, önlem alması, TCDD'yi bu sorumlukla yönetmeleri gerekirdi.

Özen gösterilmemişti.

Kaza değil, cinayetti.

Menfezlerden haberin yoksa nasıl bakan oluyorsun Rayların altındaki toprağı yağmurun erozyona uğratacağından haberin yoksa nasıl genel müdür kalıyorsun

6 yıl geçti.

6 yıl boyunca Çorlu tren kazasında yaşamını yitiren 25 canın anne, baba ve yakınları her duruşma öncesi mahkeme binası önünde toplandılar.

Adalet istediler.

19 kez duruşma yapıldı. Karar çıkmadı. 19'uncu duruşma sadece 10 dakika sürdü. Yargıçlardan biri hastalandı bahanesiyle duruşmayı 25 Nisan'a ertelendi. Ölenlerin yakınlarının "gerçek suçlu saydıkları ve yargılansınlar adalet yerini bulsun dedikleri" üst düzey partililer korunuyordu. Onlardan biri de kazanın olduğu dönemde TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın'dı. 2019 yılında görevden ayrıldı, ticarete atıldı. Özel bir inşaat şirketine müdür oldu. Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Cengiz Karagöz'ün dün yayımlanan haberine göre İsa Aydın'ın şirketine 1 milyar 277 milyon TL devlet yol ihalesi verildi.

Bir örnek daha:

Çorlu tren cinayeti sırasında hayatını yitiren 25 canın yakınlarının, sorumlu saydıkları dönemin TCDD yöneticisi Veysel Kurt, kazadan 14 ay sonra görevden alınmıştı. Ancak Cumhurbaşkanı imzasıyla yeniden TCDD İşletme genel müdürü ve yönetim kurulu başkanlığına getirildi. Çift koltukla korundu. Karanlık vicdan trenin altına saklandı.

8 soru da ray altında ezildi!