Hindi bile düşünüyor!

Bir ülke varmış. O ülkede Merkez Bankası başkan koltuğu, şehir otobüsleri koltuğuna benzemiş. Otobüsün kapısından omuz atıp en önce giren koltuğa oturuyormuş. Otobüs henüz bir duraklık bile yol almadan bu kez "Vatan haini... Faiz düşkünü..." diyerek gece yarısı kararıyla oturduğu koltuktan atıyorlar ve yerine "işte aradığımız finans dehası, beklediğimiz foncu... ABD'de okumuş... CEO olmuş... Kalbi vatan ve millet sevgisiyle dolu... Emzikte bebesi de var... Babası da buldum buldum... Batı kutbundan bizim yerli kutbuna hicret etti..." diyerek yeni birini oturtuyorlarmış. Böyle böyle; 5 yıl içinde Merkez Bankası başkanı 6 kez değişmiş.

Halbuki o dönemde "lider kapasitesi yüksek cumhurbaşkanı ya da başbakanlarla yönetilen ve siyasetçiden bağımsız kurumları işleyen ülkelerde merkez bankası başkanları" değil 238 günde, 10 yılda bir, 20 yılda bir değişiyormuş.

Çivi yerinden oynamış.

Menteşe gıcırdamış.

O ülkenin insanları; "bizim reisin liderlik kapasitesi bizim kalbi duygularla hissettiğimiz gibi yüksek olsaydı 5 yıl içinde merkez bankası 6 kez yeni bir başkan değiştirmek zorunda kalır mıydı" diye düşünmeye başlamışlar.

Düşün...

Düşün...

Yoktur işin...

Hindi bile düşünüyor.

O ülkede henüz 8 ay önce Merkez Bankası Başkanı yapılan parlak zekalı, çok iyi eğitimli, ABD gibi kurtlar sofrasında kendini kanıtlamış, çok da para kazanmış bir genç kadının, iktidar gazetecisini çağırıp ona; "Cumhurbaşkanımız ile bilgilendirme toplantımız oluyor. Bir araya gelip konuşuyoruz. Kendisine 'bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Siz nasıl stratejik görüp savunma sanayinin önünü açtınız, bunun gibi stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim' dedim..." cümlelerini söylemiş.

Merkez Bankaları!

Ekonomiye frendir.

Durdurma yapar.

Soğutma yapar.

Sıklaştırma yapar.

Şahlandırma yapmaz.

Hangi sektöre stratejik öncelik verilerek şahlandırılacağı konusu, Merkez Bankası başkanlarının aklının ucundan geçmez.

Fakat o ülkeye; krizden kurtarsın, dış para akıtsın diye çağırılıp getirilmiş emzikli çocuğu ve her işe babalanan bir babası da olan yeni merkez bankası başkanı, iktidar gazetecisini yanına çağırıp; "Ben Cumhurbaşkanımızın hayranıyım... Onun destekçisiyim... En yakınındayım... Onun her sözü benim için emirdir... Söylesin şahlandırayım..." anlamına gelecek cümleleri niçin söyler

Düşün...

Düşün...

Bu soruyu..

Çok iyi düşün...

Yoktur işin...

O ülkede "kim cumhurbaşkanına yakınsa onun koltuğu sağlamdır..." kuralı geçerli olmuş, ahlak, fazilet sayılmış. Bu yüzden o ülkede devletin önemli koltuklarına getirilen kişiler; "Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği gibi... Cumhurbaşkanımızın düşündüğü gibi... Cumhurbaşkanımızın tensip ettiği gibi..." cümleleri her gün her saat başı söylenir olmuş.

Tek tornadan...

Aynı kalıptan...

Koltuk kapma...

İktidar gazetecisi söyleşiyi öyle kurnazca, çaktırmadan, yemleyerek yönlendirmiş ki, Merkez Bankası başkanı