Güven!

Gençler, yetişkinler, orta yaşlılar, 65 yaş üzeri kadınlar ve erkekler en çok hangi kuruma güveniyor diye sormuşlar. Ordu, polis, cumhurbaşkanlığı, Büyük Millet Meclisi, Bankalar, Yüksek Seçim Kurulu, seçme ve yerleştirme merkezi, belediyeler, diyanet işleri, mahkemeler, yargı, yargıç, savcı, politikacı, milletvekili, medya, gazeteci, TV programcısı içinde hiç birine yüzde 20'yi aşan oranda güven çıkmamış.

Bu tablo ne anlatıyor

Polis suçluyu bulamaz.

Cumhurbaşkanı!

Asla tarafsız olamaz.

Meclis yasa yapamaz.

Bankalara inanılmaz.

Belediyeler!

Diyanet.

Mahkemeler.

Yargıçlar ile savcılar.

Milletvekilleri.

YSK, KPSS.

ÖSYM, TÜİK.

Merkez Bankası.

BDDK.

Ve Medya.

Hiç birine güvenilmez.

Güven duygusu çökmüş!

Gençler, yetişkinler, yaşlılar; her gün şu tip haberleri ağızdan ağıza - kulaktan kulağa birbirleriyle paylaşıyorlar.

Belediye'de işe girmişti.

İktidardan torpilliydi.

Odası vardı ama işe gelmiyor, bankamatikten maaşını çekiyordu. Seçimler oldu. Belediye yönetimi iktidar partisinden muhalefete geçti. Belediyenin yeni yönetimi, torpillinin işine son verdi. Bu genç iktidar partisi gençlik kolları başkanıydı. Onu valilik de özel kalem müdürü kadrosuna aldılar. Daha yüksek maaş almaya devam etti.

Bunun gibi milyonlarca örnek; toplumun kurumlara güvenini çürüten mikrop olmuş dolaşıyor. En yenisi dün ağızlardaydı: Cumhurbaşkanı imzalamış, 12 vali görevden alınmış, 4 valinin yeri değiştirilmiş, 12 yeni vali atanmış. Görevden alınan valilerden 3'ü (Kırşehir, Amasya, Manisa) yerel seçimlerde iktidar partisinin muhalefete kaptırdığı şehirlerin valileri imiş!

Benim Valim!

Beceriksiz çıktı.

Belediyeyi kaybettik.

Benim Müftüm!

O da canla başla iktidar için çalışmalı. Çalışıyor. Sendikaya üye oldular diye işten atılan işçilerin gösteri yapıp, slogan bağırarak kendilerini ifade etmesine sinirlenen ilçe müftüsü dün öğlen saatlerinde; "böyle hak aranmaz" diyerek işçilerin üzerine yürüdü. Üç gün önce de öğlen saatlerinde Manisa'da iktidar partili milletvekilinin fabrikasında işten çıkarıldıkları için fabrika sahibi siyasetçi patronun çok lüks otelinin önünde "kendilerini ifade etmek için gösteri yapan işçilerin üzerine de polis, jop, yumruk, tekme, ters kelepçe" ile yürüdü, 5 işçiyi gözaltına aldı.

Anayasaya göre polisin buna hakkı yok. Ama devlet, tek kişiye tapu edildi. Müftüler, valiler, polis müdürleri, yargıçlar, savcılar, milletvekilleri, basın, gazeteciler, TV yayıncısı tek kişiye el etek öper hale getirildi. El etek öpenler azınlıktalar ama çok zengin oldular. Bu toplum; genci, yetişkini, ihtiyarı kurumlara ve onların başındakilere nasıl güvensin, niçin güvensin

Seçimle gelip devleti ele geçirenler devletin parasını, gelirini, imtiyazını, gücünü, mevkilerini; yandaş, yakın, partili olanlara paylaştırıp, "bağlılık-bağımlılık- ahlaksızlık- şerefsizlik" satın alır oldular. Şu örneğe bakın; KPSS sınavı yapıldı. 1.864. 867 kişi kamu kurumlarından birinde işe girmek için sınava katıldı. Ama sınavda başarılı olup en yüksek puanı alanlar işe başlatılmadı.