Eli kelepçeli! Kalemi özgür!

TV ekranında öfke gösterisi yapar, izleyenin öfkesini almaya aracılık edersin, çok izlenirisin. Gazeteci Özlem Gürses, bu yolu seçmedi, öfke alma gazeteciliği yapmadı. Dedikoduları, iftiraları, karalamaları araştırmadan gerçek diye sunmak kolaycılığına kaçmadı.

Gözlem topladı.

Farklı bakış

Deneyim.

İzlenim biriktirdi.

TV ekranında yaptığı programlarda "bilgi sahibi olanları, deneyim biriktirmişleri, farklı bakış sahiplerini çağırıp" ele aldığı konuların ufuk açıcı olmasını amaçladı.

Bunu başardı.

Özlem Gürses'in gazeteciliği ve TV programcılığı, asla kimseyi vurmak için ve asla kimseyi savunmak için olmadı. Bu iktidarın ve bundan önceki iktidarların da yanında, yardakçı, papağan, borazan durmadı. Gazeteciliğini, güç sahibinin, zenginin, zorbanın, mafyanın, haksızlık yapanın, devleti soyanın yanında tutmadı. Bunları yapsaydı zaten Özlem Gürses olamazdı.

Özlem Gürses dürüst gazeteci oldu. TV ekranında görünerek var olmak için değil, bilinmeyeni, gizleneni, merak edileni anlatma peşine düşerek televizyon gazeteciliği yapmayı seçti.

Suriye'de neler oluyor

Kim ne yöne savruluyor

Taraflar ne yapmaya çalışıyor Söylenen sözlerin, verilen demeçlerin içinde gizlenen, sansürlenen, örtülenler nedir Bunları anlatıyordu. Onaylamayacağı bir cümle ağzından çıktı. Bunu da savcıya verdiği ilk ifadede açıkça söyleyip, "dilim sürçtü, amacım yanıltıcı bilgiyi yaymak, devlet kurumlarını aşağılamak değildi" dedi.

3'ü erkek 2'si kadın 5 polisin gözetiminde "gözaltı" yapıldı. Ellerini önden kelepçelediler. Önce Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne ve oradan da karayolu ile İstanbul Emniyeti'ne 8 saatte getirdiler.

Savcıya ifade verdi.

Ev hapsine alındı.

Kadın gazeteci, başarılı olmuş, izleyeni var, ezberleri bozmaya uğraşıyor. İktidar yandaşı değil. Özlem Gürses'in gözaltına alınma ve ardından elleri önden kelepçeli sorguya götürülme biçimi hiçbir hukuk kuralı ile bağdaşmıyor.

Korkutma.

Sindirme.

Gözdağı verme.

Küçük düşürme.

Damgalama.

Bu güç hukuku!

Gazeteci Özlem Gürses'e uygulanan güç hukuku ilk değil; Türkiye'de dürüst gazeteciler bugün iktidarın ağzından; "tasmalılar, akbabalar, sürüngenler... anırsalar da anırmasalar da..." diye gözdağı verilen söylemlerle, demeçlerle korkutulur oldular. Bunun başlangıcı da 66 yıl önce (1958'de) çıkarılan; "Basın Kanunu... Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu... Tahkikat Komisyonlarına..." gider.

O yıllarda:

Gazeteler kapatıldı. Dönemin eleştiri yazan gazetecileri hapse konuldu. Mektup ve telgraflara sansür getirildi. 5 kişinin yan yana gelerek dolaşması bile "