Aş bunları aş!
Şair, maddi ve manevi ilerlemeyi bir cümleye sığdırıp anlatırken; "Ben babamdan ileri doğacak çocuğumdan geriyim"demişti.
Şairi dinlemeli.
Kim ilerledi
Kim geri kaldı
Dönüp bakmalı!
Çıplak gözle bakınca: Bugün İşçi olup emeği ile geçininler babalarını geçme umudunu yitirdiler. Bugünkü işçilerin, işçi olan babaları kentin işçi semtlerinde bir ev alacak parayı biriktirebiliyorlardı. Onların çocukları bugünün işçileri ise ücretlerinden artırıp bir ev alabilmenin hayalini bile kuramıyor.
Memurlar da babalarının çok gerisinde kaldılar. Bugünün memurlarının babaları, maaşları ile kentin orta tabakasının yaşadığı semtte 100 metrekarelik daire alabiliyordu. Bugün memur ailesi (söz gelimi öğretmen) karı-koca çalışsalar bile bir daire alabilmenin çok uzağındalar.
Bugünün gençleri.
Bugünün esnafları.
Bugünün çiftçileri.
Bugünün emeklileri.
Kalkınmada ve ilerlemede hem babalarından geriye düştüler ve hem de"doğacak çocuklarının kendilerinden ileri olması ihtimalini umut etmenin" çok uzağında kaldılar.
"23 yıllık kesintisiz değişmeyen tek adama tapınma modeli" babasından geri ve doğacak çocuğundan da geri durumuna vidalandı. Büyük çaplı toplumsal öfke var. Kendini meydanlarda, tarlalarda ifade ediyor. İşte önceki gün işçiler de çiftçileri örnek alıp, Çerkezköy sanayi bölgesinde meydana indiler.
Kızgınlık.
Yakınma.
Dövünme.
Yükseliyor.
Beni anlayın!
"Tek adama tapınma modeli" diye yazmam ağır bir yakıştırma, yakışıksız bir ifade gelebilir ama ben size belge göstereyim. Son 22 yılda iktidar partisi lideri başbakan ve cumhurbaşkanı olarak değişmeden koltuğunda kaldı. 22 yılda; 12 Tarım Bakanı (çevre ve orman dahil) ve 38 Tarım Bakan Yardımcısı değiştirdi kendisi değişmeyen tek adam oldu.
Sonucu görüyorsunuz.
Tarladan, bahçeden, bostandan, çiftlikten, ahırdan, mandıradan üretilen, işlenen, paketlenen, pazara ulaştırılan hiçbir tarım ürününün üretici sahibi, kazancından memnun, geleceğinden umutlu değil. Cami avlusuna bebeğini bırakmak zorunda kalan anne gibi toprağını, tarlasını, bostanını, bahçesini ekmekten, dikmekten, ürünü toplamaktan vaz geçiyor.
Çünkü kazanamıyor.
İlerleme yok.
Çiftçiler bu yüzden tarlada, bostanda, bahçede, merada, serada, pazarda CHP milletvekilleri yanlarına gelince onlarla fotoğraf çektirip; kavunlarla karpuzları yere atıp parçalayarak, fındıkları yola dökerek, çayı dereye atıp suya salarak, kayısıyı, fıstığı, limonu, portakalı, patatesi yerden yere vurarak öfke yükseltiyorlar.
CHP milletvekilleri çiftçinin, üreticinin yanındalar, acısını, öfkesini paylaşıyorlar. Haklarıdır, siyaset bu, yapacaklar, demokratik yoldan iktidarı değiştirecekler. Ancak tarımda biriken sorunları çözecek ve "çiftçiyi babasından ileriye taşıyacak" modelleri nedir anlatmıyorlar.
Anlatamıyorlar.
Öfke baldan tatlıdır.
Çiftçilerimiz hakladır.
Söyledikleri bu oluyor.
Çiftçilerin gelirleri giderlerini karşılayamaz oldu. Çiftçilerin ürettikleri tarım ürünleri saman dahil ithal edilen yabancı ülke çiftçilerinin ürünleri ile rekabet edemez oldu. Çiftçilerin tarlasından, serasından, bahçesinden 1 liraya çıkan ürün kent pazarında 11 liraya satılır oldu. Çiftçiler kimyasal gübre, ilaç, tohum, banka borcuna çalışır oldu. Türk çiftçisi, pazara erişemez oldu ve kendi öz yurdunda; "