Yeni anayasa istiyor muyuz

6'lı masanın anayasa değişikliği konusundaki öneri metni açıklandı. Kamuoyu tartışıyor doğal olarak. Ancak çerçeve metin ve değişiklik önerileriyle ilgili tartışmalar, anayasa merkezli olmaktan hayli uzak. İki başlık öne çıkıyor. İlki muhalefetin ve masanın nihayet ortak bir başarıya imza atması. Diğeri bununla bağlantılı olarak bu çabaların son dönemde mevzi kaybettiği söylenen muhalefete yeni bir çıkış imkanı verip vermeyeceği. Başka bir deyişle heyecan yaratıp yaratmayacağı. Herhangi bir anayasa gündeminin ya da arayışının bugüne kadar böyle bir etkisi olup olmadığı uzun bir tartışma. Ancak 2010-2012 yılları arasında özellikle sivil toplum öncülüğünde gerçekleşen ve doğrusu siyasetin ve geniş kesimlerin sürece dahil olduğu arayışlar dışında uzun soluklu bir çabadan söz edemeyiz. O çalışmalar kuşkusuz önemli bir tecrübe ve birikim sağladı. Ama karar sürecine yaklaştıkça uzlaşma mesajları, samimi arayışlar ve çabalar yerini bildik tartışmalara terk etti. Sonuçta değişim gerçekleşmedi. SİYASİ HEDEFLER Önceki gün 6'lı masa tarafından kamuoyuna sunulan değişiklik önerilerinin hukuki çerçevesinden çok siyasi hedefleri tartışılıyor. Bunun nedeni de hazırlanan metnin, bir anayasa değişikliği ihtiyacını merkeze alarak değil, yeni dönemin siyasi mimarisini şekillendirme hedefiyle ortaya çıkması. "Yeni anayasa" süreçleri elbette politik dinamiklerden soyutlanarak ilerleyemez. Ancak anayasalar toplumsal talepler ve ihtiyaçlardan gelecek arayışlarına, çıkar dengelerinden karar vericilerin nitelik ve kavrayışlarına kadar son derece karmaşık süreçlerde şekillenir, hazırlanır ve kabul noktasına gelir. 12 Eylül rejiminin yaptığı anayasanın aradan geçen bunca zamana rağmen, yamalı bohça gibi varlığını sürdürmesini sıradan bir yetersizlik sorunu gibi göremeyiz. 12 Eylül anayasası toplumdan 92'ye yaklaşan bir oyla kabul oyu almıştı. Bu durumu, dönemin şartlarında ortaya çıkan ve özgür bir tartışmanın en küçük unsuruna bile yasak getirilen atmosferle açıklamak, sürekli tekrar ettiğimiz bir aldatmacadan başka bir şey değil. Kabulden sonra darbenin başındaki isim meselenin çerçevesini şöyle ifade ediyordu: "Bu reyler bizlere, Konsey üyelerine verilmedi. Millet huzur ve güven istiyor, huzur ve güven için verildi. Bu oylar devlet otoritesinin sağlanması için verildi." Darbe, hukuk dışı yargılamalar, idamlar, işkenceler ve siyasetin bir kez daha vesayet eliyle ezilip geçilmesi, Kenan Evren'in huzur ve güven olarak altını çizdiği vaadin (ve elbette tehdidin) gölgesinde toplumun gündeminde karşılık bulmamıştı. Bu durumda 12 Eylül öncesi yaşanan kargaşanın ve siyasi kaosun etkisi de büyük elbette. YAMALI BOHÇA Söz konusu anayasa o günden sonra defalarca değişikliğe uğradı. Ancak hemen her siyasetçinin bir şekilde arzu ettiğini söylediği "dört başı mamur anayasa" bir türlü ortaya çıkmadı. Yapılan değişiklikler bütüncül bir arayışın ve bakış açısının ürünü olmaktan uzaktı. Sadece bugünkü