Bankalar 1, Emekliler 0: Emekli maaşlarına blokeler yolda
Tüm emeklileri yakından ilgilendiren bir karar bugün resmî gazetede yayınlanarak hukuk dünyasındaki yerini almış oldu. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından konu hakkında yapılan üçüncü görüşmede oy çokluğu ile tüketici kredisine istinaden verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koyabileceğine hükmetti.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 93/1. maddesi gereğince; sigortalılara ve hak sahiplerine bağlanan gelir, aylık ve ödenekler Sosyal Güvenlik Kurumunun 88 inci maddesine göre tahsili gereken alacakları ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği düzenleme altındadır.
Bu kapsamda emekli borçlu hakkında herhangi bir alacak nedeniyle icra takibine girişilmesi halinde ise borçlu emeklinin söz konusu borcun ödenmesi için muvafakati alınmaksızın emekli maaşı üzerine haciz konulması mümkün değil.
Ancak bundan sonra tüketici kredileri için emeklilerin bankalara vermiş olduğu hapis, takas ve mahsup anlamı ihtiva eden onay ve rıza içerikli talimatlar nedeniyle herhangi bir icra takibi yapılmaksızın doğrudan banka tarafından emekli maaşına blokeler konulabilecek.
Bu kapsamda Yargıtay daireleri arasında farklı görüşler olduğu ve bu görüşlerin bir kısmının emekli olan tüketicileri koruduğu diğer kararlarında ise emekli ile banka arasında sözleşme serbestisi uyarınca kullandırılan kredilerdeki emekli maaşlarından kesintiler yapılabileceğini ve bu yönüyle alacaklı bankayı koruyan birbirinden farklı kararların bulunması nedeniyle içtihatların birleştirilmesine karar verildi.
Verilen kararın gerekçesinde ise; "Gerek sözleşme özgürlüğüne ilişkin açıklamalar gerekse İ.İ.K ve 5510 sayılı Kanun'da yer alan içtihadı birleştirme konusu hükümler hep birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucunun ekonomik yönden eşit olmayan taraflar arasında zayıf olanı korumaya yönelik olarak emekli maaşının haczedilemezliği ve haczedilemezlikten feragatin geçersizliğine dair anılan nispi emredici düzenlemelerle sosyal adaleti sağlama ve koruma görevini yerine getirme amacını taşıdığı açıktır. Ne var ki içtihadı birleştirmeye konu hukuki ihtilaflarda herhangi bir cebri icra işlemi değil, sözleşmenin âkidi tarafından borcun ifa biçimine ilişkin olarak karşı âkide verilmiş bir yetki söz konusudur.
Elbette emekli maaşının cebri icra kanalıyla haczedilemeyeceği ve bunun aksine yönelik önceden yapılmış anlaşmaların geçersiz olduğu hususu (henüz bu konuda bir takip başlatılmamış dahi olsa) açık kanun hükmü gereğidir. Ancak anayasal bir hak olan sözleşme serbestisini sınırlayan bu hüküm istisnai niteliği gereği dar yorumlanmalı ve icra aşamasındaki uyuşmazlıklar için düzenlenmişken kapsamı kanunilik ilkesine aykırı olacak şekilde genişletilmemelidir. Bu hükümler borçlunun rızayla borcunu ifa etmemesi hâline ilişkin kural ve yöntemleri belirler, tabiidir ki kişi kendi rızasıyla kendi borcunu, alacaklı ile aralarındaki anlaşmaya uygun şekilde dilediği gibi ödeyebilecektir.
Aksi yönde bir değerlendirme sözleşme serbestisi ve ahde vefa kuralına aykırı olacağı gibi, emekli maaşı dışında geliri ve bu surette teminat gösterebileceği herhangi bir mal varlığı bulunmayan tüketiciyi, tacir olmakla alacağının tahsili imkânını kuvvetlendirmek istemesi makul olan banka karşısında güç duruma düşürecek, günümüz sosyal ve ekonomik koşullarında emeklinin sahip olduğu nakdi varlıklar dışında hareket etmesine imkân bırakmayacaktır.