Türk-İş, geçen haftanın ortasında yaklaşık 600 bin kamu işçisini kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde sözüm ona grev kararı almıştı.
Üstelik grevlere hemen ertesi gün, yani 2 Ağustos'ta başlayacaklardı.
Türk-İş'in anasından esmer doğan ama sendikacılık yapa yapa "sararan" Başkanı Ergün Atalay esip gürlüyordu:
"Şöyle yaparız da...
Böyle yaparız da...
İşçiyiz de...
Güçlüyüz de..."
İşin komiği, CHP'nin saf ve temiz Genel Başkanı Özgür Özel de ona hemen inanmış ve destek açıklamaları yapmıştı!
★★★
1 Ağustos Cuma günü bu sütunlarda yayınlanan "Greve çıkacaklarmış" başlıklı yazımda ciddi bir iddiada bulundum:
"Türk-İş'in greve çıkmasına yüzde 10 bile ihtimal vermiyorum. Bu Türk-İş, bu grevleri yapamaz! Daha doğrusu yapmaz! ünkü Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'ın asli görevi, işçileri iktidara karşı frenlemektir."
★★★
Türk-İş'in en az Özgür Özel kadar saf, temiz ve iyi üyeleri heyecanla grev hazırlıkları yaparken, ilk haber Resmi Gazete'den geldi.
Grev, "Bizim dönemimizde grevlere izin vermedik" diye böbürlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "milli güvenlik" gerekçesiyle iptal edildi.
Aynı günün akşamı da alışma Bakanı, Türk-İş'in ve Hak-İş'in ikinci adamlarını yanına alarak bir basın açıklaması yaptı; "anlaştıklarını" duyurdu...
Ne Türk-İş Başkanı vardı o açıklama yapılırken, ne de Hak-İş Başkanı...
Kim bilir; belki de üyelerini bir kez daha satmanın ve Cumhurbaşkanı'nın talimatını yerine getirmenin rahatlığıyla tatile çıkmışlardı.
★★★
Mahkemesi var; emir alır!
Savcısı var; kelle koparır!
Hastanesi var; bebek ticareti yapar!
Okulu var; yıllığı 1.5 milyon liraya eğitim satar!
İstatistik Kurumu var; hesap bozar!
Memuru var; işini bilir!
Medyası var; haber saklar!
Sivil toplum örgütleri var; yalakalık yapar!
Sendikası var; üyesini satar!
Eeee; böyle bir memlekette de bu kadar demokrasi olur!
Sahi; zam oranı kaç demiştiniz
Yüzde 24 mü
ok bile!
Kurtuluş Savaşı bitmedi!Terör örgütü PKK'nın sözüm ona tasfiyesi karşılığında devletin vereceği ödünlerin listesini yapmak için Meclis'te oluşturulan "isimsiz" komisyonun ilk toplantısı bugün yapılacak.
Böyle bir dönemde sanki hepimiz hafızamızı kaybetmiş gibiyiz.
Nereden geldiğimizi, Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl kurduğumuzu ve koruduğumuzu unuttuk...
Her şey anlamını yitirdi, kavramların içi boşaltıldı ve korkunç bir umutsuzluğa sürüklendik.
İşte; tam da bu karamsar tablonun ortasında bize bizi hatırlatan bir belgesel izledim.
Sevgili arkadaşım Oktay Yıldırım'ın "Unutma" isimli çalışması, izleyenlerin hafızasına çakılan bir kıvılcım gibi...
Kurtuluş Savaşı'nın en önemli merkezlerinden biri olan İnebolu'nun hikayesi ile başlıyor ve terörle mücadeleye kadar uzanıyor.
Kurtuluş Savaşı

59