Geçtiğimiz günlerde bir seyahatte TUSAŞ Motor Sanayi A.Ş. (TEI) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit hoca ile aynı uçaktaydık. Söz konusu hocanın uzmanlık alanı olunca sohbet döndü dolaştı uçaklara geldi. Sohbetin bir yerinde hoca, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın ilk adının "Zafer ve Tayyare Bayramı" olduğunu söyleyince şaşırdım. Bilmiyordum. Bana dönemin gazete küpürleri üzerinden bazı delilleri gösterdi. Yani anlayacağınız Cumhuriyet'in ilk yıllarında 30 Ağustos, sadece "Zafer Bayramı" değil; göklere adanmış bir "Tayyare Bayramı" imiş.
30 Ağustos bugün yalnızca "Zafer Bayramı" olarak kutlansa da Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu bayram, Büyük Taarruz'daki hava mücadelesini ve havacılığa verilen önemi de yaşatmak amacıyla kutlanmış.
Peki, bu bayramın adı neden Zafer ve Tayyare Bayramı imiş ve ne olmuş da bu bayram yalnızca Zafer Bayramı adını almış
Bu soruyu yanıtlamak için takvimleri biraz geriye alalım ve Osmanlı'nın son yıllarından Cumhuriyet'in ilk yıllarına uzanan havacılık mücadelesini konuşalım.
3 Haziran 1909 günü Paris'teki Uluslararası Havacılık Konferansı'na iki Osmanlı pilotu gönderilerek Osmanlı İmparatorluğu'nun askerî havacılığının resmi olarak ilk adımı atılmıştı. Ancak hava kuvvetlerine Batı ülkelerinin verdiği büyük önem Osmanlı'da takip edilemedi. Gerek teknolojik gelişmeler gerekse maddi kaynakların yetersizliği, Batı'nın hava kuvvetlerinin gücünü yakalamamıza olanak vermiyordu. Yine de Osmanlı Tayyare Bölükleri ile hava kuvvetleri kurulmuş; bu kuvvetler 1. Dünya Savaşı'nda ve istiklal harbimizde mücadele etmiş, kahramanlık destanları yazılmıştı.
1919 yılında Yüzbaşı Fazıl Bey ve beraberindeki 5 kişi, bu alandaki eksiklikleri gidermek için Türkiye Münakalatı Havaîyye Cemiyeti'ni (Türkiye Hava Nakliye Cemiyeti) kurdu. Bu cemiyet yalnızca bir hava nakliye cemiyetinin ötesinde; havacılık için verilecek mücadelenin ilk adımlarıydı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 13 Haziran 1920'de "Kuvayı Havaiye Şubesi"ni kurma kararıyla da yeni dönemde milli hava gücünün temelleri atılmıştı. Fakat savaş yıllarında maddi imkânsızlıklar ağırdı: Sakarya cephesinde Yunan tarafında 18 uçak varken, ordumuzun sadece iki uçağı vardı. Yani hava kuvvetlerine olan ihtiyaç, yeni Cumhuriyet'in daha ilk yıllarında acı bir şekilde hissedilmişti.
Tüm maddi imkansızlıklara rağmen kazanılan zaferlerin ardından durum nispeten stabil olmuş ve Cumhuriyet'in ilanının üzerinden 16 ay gibi kısa bir zaman geçmişti. Bolu Milletvekili Cevat Abbas Bey, Türk havacılığını geliştirmekle görevlendirildi ve Yüzbaşı Fazıl Bey'in kurduğu Türkiye Münakalatı Havaîyye Cemiyeti, 16 Şubat 1925'te Türk Tayyare Cemiyeti (bugünkü Türk Hava Kurumu) adını aldı.
THK'nın kuruluş tüzüğünü de Atatürk'ün talimatıyla, dönemin önde gelen genç tayyarecileri Binbaşı Mehmet Fazıl, Üsteğmen Şakir Hazım, Pilot Fehmi Yemenli ve Vecihi Hürkuş birlikte hazırladılar ve Türk havacılığının öncülüğünü yaptılar.
Yeşilköy semalarında tek başına beş İngiliz uçağıyla çarpışıp püskürtmüş; ağır yaralanmasına rağmen gösterdiği başarıyla Yüzbaşı rütbesine terfi etmiş Mehmet Fazıl Bey ve Türkiye'nin ilk uçak tasarımcısı ve Hava Kuvvetleri'nin genç mühendisi olarak pek çok ilke imza atan Vecihi Hürkuş verdikleri mücadeleyle isimlerini tarihe kazıdılar. Cumhuriyet'in ilk yılında yerli uçak yaptılar. Ancak içerden ve dışardan çıkarılan bazı bürokratik nedenlerle Hürkuş engellenerek, kendi uçağını izinsiz uçurması yüzünden hapis cezası alarak Milli Savunma Bakanlığı bünyesinden uzaklaştırıldı ve bu uzaklaştırmanın ardından mücadelesine THK bünyesinde devam etti.