Bir süredir, KKTC'de tabelasında üniversite yazan bir paralı okuldan Türkiye'nin en köklü üniversitesinin yüksek puanla girilebilen fakültesine 'yatay geçiş' yapmış belediye başkanını konuşuyoruz.
Ekrem İmamoğlu, siyasete sağcı ANAP'tan girmiş, solcu CHP'den belediye başkanı olmuş;
Büyükşehir seçimini ise 'daha solcu' ve PKK'ya yakın HDP ile işbirliği yaparak kazanmış; ama 'hakkımda dava açıldı' sevincini yine sağcı İYİ Parti lideriyle 'çak' yaparak kutlamış;
Kurultay toplayarak, CHP'nin solcu genel başkanını devirmiş, yerine dendi bağlılarını getirmiş;
O kurultaya katılan CHP'lilerin "oylar parayla satın alındı" iddiaları üzerine yeni soruşturmalar açılmış...
Bütün bunlar, üniversite sınavını kazanamayınca baba parasıyla KKTC üniversitesine yazılıp, bir yıl sonra Türkiye'de yüzbinlerce öğrencinin ter dökerek ve ancak 30-40 tanesinin kazanabildiği İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne nasıl geçtiği üzerinde düşünmek için bizi zorluyor.
Kıbrıs'ta kayıt esnasında tanıştığı kişilerle hemen ev tutacak kadar samimileşmesi;
Ev arkadaşının o yol tesadüfen İstanbul Üniversitesi'ne yatay geçiş yapması;
Paralı okuldan sınavlı okula ve ilk yıl sonunda yatay geçiş akla bile uygun değilken bunun yapılabilmesi;
Üniversite bölüm yönetiminin böyle bir yolu sadece birkaç kişi için açması vb...
Bunlar köyden yeni gelmiş semt müteahhidi babanın kabiliyetini aşar.
Şimdi İstanbul Üniversitesi İmamoğlu ile beraber ve öncesinde, sonrasında Kıbrıs'tan yapılan geçişleri araştırıyor.
Kimler geçmiş, birbirleriyle akrabalık, hemşehrilik, cemaat, tarikat bağı var mı
Artık YÖK de savcılık talebine gerek olmadan, KKTC ve diğer 'kolay ve paralı' üniversitelere sahip ülkelerden Türkiye'deki sınavla girilen üniversitelere geçişleri araştırmalı.
Kimler kimlerle beraber, görelim.
CHP'DE KİM KAZANACAK ACABA!
CHP, sözüm ona 'cumhurbaşkanı adayı ön seçimi' yapıyor.
Tek aday var.
Ama adı 'aday yoklaması' ya da 'referandum' değil.
Seçim!..
Bakalım 'kim' kazanacak
Kuzey Kore'de de buna seçim diyorlar.
Sonuçta Kim kazanıyor biliyoruz
TİCARET ODALARI, ŞEHİRLERİNİZİN DEĞERİNİ DÜŞÜRÜYORSUNUZ
İyi takipçi bir tüketiciyim.
Deneyimlerimden gözlemlerimi, sonuçlarını ve dersleri dikkatinize sunarım:
Gözlem: En çok taklit tağşiş yapılan ürünler, fiyatları hızlı ve fahiş şekilde yükselen, art arda piyasaya yeni markaların, ambalajların çıktığı ürünler.
Tespit: Bir üründe aşırı kar varsa, bu piyasa çakallarını cezbediyor ve merdiven altı ürünle vurgun peşine düşüyorlar.
Ders: Fahiş fiyatı önlerseniz, çakalları piyasadan uzak tutarsınız.
Gözlem: En çok taklit tağşiş yapılan ürünler ve şehirleri aşağı yukarı şöyle sıralanıyor: Zeytinyağında Balıkesir, Bursa, Mersin; tereyağında Trabzon, peynirde Kütahya, sucukta Afyonkarahisar vb...
Tespit: Yöresinde yetişen veya üretilen ürünlerle markalaşan şehirlere en büyük darbeyi yine o şehirlerin 'girişimcileri' vuruyor.
Ders: Şehirlerin ticaret odaları, aidat aldıkları üyelerinin çıkarları kadar ticari namuslarına karşı da hassas olsalar çakal nesli tükenir.
Sonuç;
Taklit ve tağşiş sorunu fahiş fiyat oluşumu ve denetim bakımından merkezi hükümetlerin sorunudur.
Ama diğer tüm sorunlar gibi sadece merkezden değil, 'kaynağından' çözülür.
Hiç lafı uzatmaya gerek yok.
Herkesin birbirini tanıdığı yerde göz yumulmazsa çakal barınamaz.
Tarım Bakanlığı artık düzenli olarak çakallık listeleri yayınlıyor.
Bu şehirlerin, sektörlerin iş insanları, aralarındaki çakallar hakkında ne yapıyor
Hangi yetkileri var, baktım.