Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Katar'daki Doha Forum'da sıcağı sıcağına yaptığı açıklamalar, Türkiye'nin gelişmelere hakimiyeti ve 'bulunduğu yer' hakkında yeterince fikir veriyor:
Suriye'de yönetim el değiştirdi. Bu bir gecede olmadı.
2016'dan bu yana Astana Süreci ile biz gerilimi düşürdük.
Rejim bu süreyi halkıyla barışma fırsatı olarak değerlendirmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son defa el uzattı, o da değerlendirilmedi.
Rejim bu sürede uyuşturucudan elde edilen parayla ayakta kalabildi.
(İç savaş boyunca Türkiye, Arap ülkeleri ve Avrupa'da hızla yaygınlaşan Captagon'un kaynağı belli oldu.)
Son hafta, hem bölgesel hem uluslararası aktörlerle yoğun diyaloglar oldu.
Doha Forumu'nda Astana ülkeleri (Türkiye, Rusya ve İran) bir araya geldi.
BM Suriye Özel Temsilcisi de bizimleydi.
Suudi Arabistan, Katar, Irak, Mısır ve Ürdün'le bir araya geldik.
Yapıcı yaklaşımları için teşekkür ediyoruz.
ABD ile de temaslarımız oldu.
Bölgesel ve uluslararası aktörlerle işbirliğimizi devam ettireceğiz.
Türkiye, uzun süredir Suriye'nin istikrarı için çaba gösteriyor.
Aktörleri ve problemleri yakından tanıyoruz.
Suriye'de barış ve güvenliğin tesisi, yeniden inşası için elimizdeki her türlü imkanı kullanarak yeni idareyle birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
Muhalif güçler farklı gruplardan oluşuyor ancak aralarında bir koordinasyon mekanizması var. Bu mekanizma ilerleyen günlerde daha da iyileşecek. Çünkü başarmaları gereken çok daha büyük işleri var.
Yeni hükümet, bütün tarafları kapsayıcı bir şekilde davranmalı ve bütün muhalif güçler şu anda birleşmeli.
Devlet kurumları korunmalı ve doğru çalışmaları sağlanmalı.
Bütün azınlıklar, Hristiyanlar, Kürtler, Müslüman olmayanlar, adil bir muameleye tabi tutulmalı.
Kimyasal silahlar ve ilgili materyallerle ilgili envanter mutlaka güven altına alınmalı.
Bugün bölgede ve bölge dışında bütün aktörler dikkatli ve sakin hareket etmeli.
Suriye'nin toprak bütünlüğü ve refahı korunmalı.
Bölgesel ülkeler, yeni Suriye'yi tehdit ortaya çıkarmayan bir yapı olarak görmeli.
Bu geçiş döneminde çok dikkatli olmalıyız. Farklı gruplarla iletişim halindeyiz.
DEAŞ ve PKK bu durumdan bir avantaj sağlamamalı.
Amerikalı dostlarımızla temas halindeyiz. Özellikle YPGPKK konusunda ne kadar hassas olduğumuzu biliyorlar, her tehdide cevap vereceğimizi biliyorlar. Amerika'daki yeni hükümetle bazı temaslar halinde olacağız.
Suriye'nin kuzeyinde çalışan son derece meşru Kürt taraflar var ve uzun süredir muhalif güçlerin parçası oldular. Ancak herhangi bir PKK uzantısı, Suriye'de herhangi bir şekilde meşru bir taraf olarak değerlendirilemez. Suriye'deki görüşmelerde görüşeceğimiz bir taraf olamaz. Suriyeli olmayanlar SDG'yi yönetiyor.
Fidan'ın açıklamalarından sıraladığım notlar böyle.
Bir not da ben ekleyeyim:
Muhalif gruplar Esed rejimi, müttefikleri ve Rusya tarafından İdlib'de sıkıştırıldığında, sadece Türkiye 'gerginliği azaltma' rolünü üstlendi.
Diğer ülkelerin, hatta Türkiye'deki muhalefetin 'bataklık bize kaldı' dediği yerde Türkiye, muhalif grupların iç çatışmasında insanların ölmesine ve Türkiye'ye yeni bir göç dalgası üretmesine mani olmak için zorlu bir görevi üstlendi.
Ama sonuçta, muhalif grupların kendi aralarında çatışmasını bitirdi, uzlaşmalarına ve birlikte hareket etmelerine yardımcı oldu. İyi bir ortak yönetim bölge halkında da güven uyandırdı.
Ve doğru zamanda Türkiye'nin doğru diplomatik iletişimi, sahada olabilecek en güvenli yürüyüşü sağladı.