Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, yeni değil ama kararlılıkla sürdürülen bir politikayı işaret etti.
Türkiye'nin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan ekonomik işbirliği grubu BRICS'e katılma talebine ilişkin, "Avrupa Birliği ile bizim ekonomik entegrasyonumuz üyelikle taçlansaydı belki biz bu türden bir arayış içerisinde olmayacaktık" dedi.
Fidan, ayrıca Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile de yakından ilgilendiklerini ekledi.
Dedim ya, yeni değil ama kararlı bir süreklilik bu.
Zira Türkiye hali hazırda savaşan Rusya ve Ukrayna ile AB'nin kıyıdaş ülkeleri Romanya ve Bulgaristan'ın da içinde bulunduğu Karadeniz İşbirliği Teşkilatı'nın üyesi.
Rusya ve Çin'le farklı işbirlikleri bulunan Orta Asya ülkeleriyle oluşturulan, AB üyesi Macaristan'ın da ilişkilendirildiği 'Türk Devletleri Teşkilatı'nın üyesi.
Yine Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Malezya, Nijerya ve Pakistan'la birlikte 'D8' grubunun üyesi.
Buna, Halkı Müslüman ülkelerin oluşturduğu İslam İşbirliği Teşkilatı'nı ve gelişmişlik düzeyiyle belirlenen dünyanın en gelişmiş 19 ülkesi ve AB'den oluşan G20'yi de ekleyin.
Bugün, teknolojideki gelişimle birlikte ekonomik güç dengelerinin de değişmesi ve bölgesel güçlerin yeni kabiliyetler kazanmasının getirdiği yeni ve farklı işbirliği alanları oluşuyor.
Fidan, tam bu noktada, Türkiye'ye özgü bir 'devlet karakteri'ne de vurgu yaptı:
"Türkiye'nin kadim devlet kültüründe, yani ittifakları kurma, ittifaka dahil olma ve sorumluluklarını getirme ile ilgili çok güçlü bir geleneği var."
ATLANTİK İTTİFAKINA ÖNERİLER
Fidan'ın bu konuşması, Avrupa-ABD işbirliğine adanmış tanınmış düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin yayınladığı 13 Eylül tarihli yeni bir raporunu hatırlattı.
Rapor, Ukrayna savaşının Türkiye'nin Batı için kilit oyuncu olarak önemini arttırdığına dikkat çekiyor ve Batılı ülkelere özetle şu önerilerde bulunuyor:
- Türkiye'nin bölgesel liderlik konumunu tanıyın ve Türkiye'nin etki coğrafyasındaki politikaları belirlerken Türkiye'yi de istişarelere katın.
- Türkiye'nin Rusya-Ukrayna ve Ermenistan-Azerbaycan arasında arabuluculuk potansiyelini, siyasi ve diplomatik nüfuzunu 'karşılıklı yarar' sağlayacak şekilde kullanın.
- Savunma sanayi ürünlerinin Türkiye'ye satışına yönelik açık örtülü engellemeleri kaldırın.
- Güvenlik politikalarının oluşturulması sırasında Türk yetkililere danışın.
- Türkiye'nin daha geniş bir bölgedeki güvenlik kaygılarını, en önemlisi de ABD'nin Suriye'de -Türkiye'nin terör örgütü PKK'nın kolu olarak gördüğü- YPG'ye verdiği desteğini yeniden ele alın.
- Türkiye'nin askeri gücünden, başka ülkelerdeki orduları eğitme, donatma ve koordine etme konusundaki kanıtlanmış yeteneğinden NATO bağlamında yararlanın.
- Rusya dışındaki doğalgaz kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması için TAPTANAP'ın kapasitesini arttırın, Türkiye-Yunanistan bağlantı hattını yenileyin.
- Avrupa Enerji Düzenleyicileri İşbirliği Ajansı ile Türkiye Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu arasındaki iş birliğini güçlendirin.
- Türkiye'nin 'Rusya dışı' bir enerji merkezi olarak rolünü sağlamlaştırın. Sakarya'dan çıkarılan Türk gazının arttırılarak Avrupa'ya da verilmesini sağlayın. Türkiye'nin yenilenebilir enerji projelerine yatırımları artırın.
Rapor, bütün bunları geniş çerçevede "Türkiye'yi Rusya ile daha fazla yakınlaşmadan Batı ile yeniden yakınlaştırmak", özel olarak da "Türkiye ile Karadeniz'de işbirliğini güçlendirmek" üzerine kurulu.
Bir anlamda "Batı 'Türkiye kazanmasın' derken kendi kaybediyor ama Türkiye kaybını Rusya ile telafi edebiliyor. Türkiye'nin konumunu tanımak ve politikaları belirlerken işin içine katmak Türkiye'den çok Batılı müttefiklerin işine yarar" diyor.
Ama özel olarak Batı'yı, "Türkiye'nin daha bağımsız davranabildiği Karadeniz'e daha fazla müdahil hale getirme" beklentisine de işaret ediyor.
Bu noktayı dikkatten uzak tutmamak kaydıyla, Türkiye'nin 'terörle mücadele' hassasiyetine geniş anlamıyla vurgu yapması raporu daha da önemli kılıyor.
Türkiye, bu önerilerle