Terör ve göç artık öncelikle Suriye'nin sorunu

Antalya Diplomasi Forumu'nda (ADF) dikkatimi çeken açıklamalardan birini Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz yaptı.

Türkiye'nin yıllarca kanını emen terör ve son yılların en ciddi 'maliyet' üreten konusu göçle ilgili 'yeni bir durum'dan söz etti:

"Türkiye'nin stratejik meseleleri daha çok terör ve göçle irtibatlıydı. Türkiye'ye yönelik terörü ve göçü engellemeye, yerinde bitirmeye çalışıyorduk. Bugün Suriye'de dengeler değişti, yeni bir yönetim var. Suriye ile ilgili 8 Aralık öncesi ve sonrası diye bir ayrım yapılması gerekiyor. Suriye'deki terör sorunu Türkiye için hala önemli ama artık öncelikli olarak Suriye yönetiminin bir egemenlik sorunu. Suriye yönetimi ülkesinin tamamına hakim bir bir ulus devlet olacaksa terör sorununu bitirecek, terör örgütünün silahlı yapılanmasını çözerek, yönettiği alanlardan çıkaracak. Türkiye de, süreci dikkatle izliyor ve Türkiye'ye yönelik herhangi bir terör tehdidi durumunda daha önce yaptığı gibi gereken tedbirleri alacak."

Bakan Yardımcısı Yılmaz, terör sorununun sadece PKKYPG'den ibaret olmadığını, Türkiye'nin DEAŞ'ı da 'gerçek bir tehdit' olarak gördüğüne işaret ederek, PKKYPG'nin ve 'yabancı güçler'in DEAŞ'ı 'bölgede kendi varlıklarını sürdürmek' için bahane olarak kullanmasına izin vermeyeceklerini vurguladı.

Ve buna karşı 'beşli mekanizma'ya işaret etti:

"DEAŞ'la mücadelede Suriye'nin de Irak'ın da sonuna kadar yanındayız. Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan, beş ülke ortak bir mekanizma oluşturduk. Bir operasyon merkezi tesis edilecek ve buradan Suriye devletinin belirlediği önceliklere göre gerekli tedbirler alınacak. Hem bölgeye müdahale eden dış ülkelerin bu bahanesi elinden alınmış olacak hem bölgenin güvenliği sağlanmış olacak."

Bu yeni durum, Türkiye'nin tek başına mücadelesini, 'sorunun doğduğu ülkenin mücadelesine destek' seviyesine getiriyor.

Üçüncü ülkelerin müdahalesine karşı da aynı durum geçerli.

Bu hem daha az maliyet hem de daha etkin sonuç potansiyeli barındırıyor.

Türkiye'nin yaşadığı siyasi, sosyal, ekonomik gerilimleri düşünün; sonra terör ve göçü çıkarın...

Geriye ne kalır.

İşte bu yoldayız.

KILIÇ'IN SORUSU, FIRÇASI!

Dünkü yazımda, ABD liderliğindeki küresel tek kutupluluk ve kendini hala üstün gören Avrupa'ya karşı, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde 'küresel sonuçlar doğuran bölgesel politikalar' sayesinde 'çağının ilerisine' geçtiğini vurgulamıştım.

Bu 'öne geçme' durumu, devlet bürokrasisinde, özellikle diplomasi ve güvenlik kadrolarında uzun süredir öyle içselleştirilmiş ki artık belki onlar için 'haber değeri' bile yok!

Bu duyguyu, ADF'de, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç'ın konuşmasını dinlerken yine fark ettim.

Fark edilmeyecek gibi değildi, çünkü 'jest ve mimiklerine' yansımıştı.

Panelin başlığı "Karmaşık Krizlere İnsani Yardım Müdahalesi"ydi ve dünya genelindeki krizlerin çözümünde insani yardım ve diplomasinin rolü tartışılıyordu.

Kılıç, Gazze'de İsrail'in çoğu bebek, çocuk ve kadın 50 bini aşkın insana soykırım uyguladığına, şehirleri insan yerleşimini imkansız hale getirecek şekilde yok ettiğine işaret ederek, "İnsanların ürettiği krizlere değil de sadece doğal krizlere yardım aradığımız bir dünya için çabalamamız gerekmez mi" diye sordu...

Bana kalırsa bu bir soru değildi; "Mühim işler yaptığınızı sanıyorsunuz ama nasıl bir saçmalıklar akıntısında debelendiğinizin farkında değilsiniz" fırçasıydı...

Herkes acı acı başını salladı...

MİMAR OLMAKLA SİNAN OLMANIN FARKI

ADF'de izlediğim bir başka panel de, Emine Erdoğan Hanımefendi'nin konuşmacı olduğu "Eğitimin Dönüştürücü Gücü" başlıklı paneldi.

"Nesillere nitelikli eğitim sunarsanız toplumların ve büyük ölçekte de dünyanın kaderini değiştirirsiniz" dedi.

Ve ardından, eğitimin ruhu ve karakterine dikkatleri çeken, insanlık için 'beka meselesi' düzeyinde önemli noktayı işaret etti:

"Eğitim, insan olmanın zirvesine doğru bir yolculuktur. Modern dünya, daha çok meslekleri icra edecek, mekanikleşmiş insan kaynağı yetiştirmeye odaklanıyor. Halbuki doktor olmakla İbni Sina olmak, mimar olmakla Sinan olmak, bilim insanı olmakla Katip Çelebi olmak arasında bir medeniyet tasavvuru farkı vardır."

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin