Memleketimden kitap fuarı manzaraları

Rize Kitap Fuarı, iki yıldır Rize Valiliği ve Rize Belediyesi işbirliğiyle düzenleniyor.

Bu yıl 11-20 Nisan tarihleri arasında yapıldı.

Geçen yıl ziyaret edememiştim, bu kez kaçırmadım.

Sadece Rizeliler değil, Trabzon ve Artvin'den de gelen kitapseverler 10 gün boyunca yüzün üzerinde yayınevinin, hemen her alanda klasikyeni binlerce kitabına erişebildi, söyleşi, panel, şiir dinletileri, imza günü ve çocuk etkinliklerinin de olduğu 200'den fazla etkinliğe katılma fırsatı buldu.

Benim özetim şu:

"Okuyup kütüphane oluşturmanız gereken 1000 eser" diye bir liste yapacak olsanız, neredeyse tamamını bulabileceğiniz yayınevleri fuardaydı.

Öğrenebildiğim kadarıyla 50'ye yakın yazar ve aydınla buluşmayı sağlayan söyleşi ve paneller ve yerel yazarlar dahil 100'ün üzerinde imza günü yapılmış.

Şehir kitap fuarlarının en önemli özelliği yerel yazarların eserleriyle yarattıkları farktır.

Rizeli yazar, şair ve araştırmacıların çokluğunu en iyi orada fark edebildim.

Sevindim, gurur duydum.

Daha sevindirici olan, 'yazarlık okulu' girişiminin artık kitaplara dönüşmeye başlaması ve orta okul-lise öğrencilerinin ilk eserlerinin yer aldığı ortak kitapların artık 'seri'ye dönüşmüş olmasıydı.

Uçakta yanımda taşıyabileceğim kadar kitabı imzalı olarak aldım.

Daha fazlasını internet üzerinden alıp okumak, hediye göndermek hedefim.

Bazılarını paylaşayım, paylaşamadıklarım daha çok, helallik dilerim.

Hatice Yılmaz Kopuz'un, savaşın içinde bir ömür geçiren aile büyüğünün biyografik romanı "Bir Babanın Vatan Sevdası" ve çocuklar için zengin hayal dünyası içeren Ali'nin doğayı tanıdığı yolculuk hikayeleri...

Sümeyye Güzel Sadıkoğlu'nun resimli çocuk kitapları...

Rize Milli Eğitim Müdürlüğü'nün öğrenci hikayelerini derlediği "Fafatara" ve "Nefes" kitap serileri

Yazar Cengiz Azman'ın liderliğinde kurulan Çayeli Yazarlık Okulu'nun 'aynı cümleden 10 farklı hikaye çıkaran' öğrencilerinin eserlerinin derlendiği "Aşure"...

Cengiz Azman'ın büyüklerin anılarını küçüklere hikayeler olarak sunduğu "Fifila"...

Recep Koyuncu ve Recep Usta'nın, Rize'de narenciye ve çay tarımına ilişkin ilk çalışmaları yapan fen memuru Rauf Başar'ın arşivinden derlediği "Rizeli Bir Ziraatçinin Evrak-ı Metrukesi"...

Adem İmdat Kesici'nin külliyata varan kitaplığından "Mapavri'den Çayeli'ne", "Çayeli'nin seferberlik Şehitleri ve İstiklal Kahramanları", "Mapavri Medreseleri ve Alimleri"...

Ömer Yazıcı'nın Birinci Harp'te çok bilinmeyen 'Askoroz savunması'nı romanlaştırdığı "Askoroz"u ve yine aynı dönemi belgesel tadında yansıtan iki ciltlik "Gülayşa"sı...

Hümeyra Kap Er'in "Her kadın bir hikayenin başrolüdür" alt başlığını verdiği "Kadının İçindeki Ses"...

Songül Öder'in 'kıymet'i ve 'bilme'yi düşündürten romanı "Beria"...

Güçkan Torlak'ın günümüz dünyasının kurum ve kavramlarını yeniden düşünmeye zorladığı "Beka"...

Ömer Keskin'in, Bosna'da atan kalbin Rize'de nasıl duyulduğunu yansıtan romanı "Mavi Kelebek"...

Ömer Keskin'in "Umut Çiçekleri"...

Sonay Atabey Can'ın, biyografik roman üzerinden Karadeniz kadınını ve onu yetiştiren 'erkekleri' anlattığı "Aşikar"; kültür varlığı arşivi niteliğindeki anılarını topladığı "Uzak Yer" ve kişisel gelişim öğütlerinden oluşan "Hayata Kısa Dokunuşlar"...

Devamında okunabilecek Mikail Mollamahmutoğlu'nun "Metaforik Şuur", "Gülbettin" ve "Kendüz"ü...

Mehmet Ali Güneş'in kelime oyununu tuttuğum "Us Ruleti", Hakan Buçan'ın "Patika", Mehmet Öztürk'ün "Acılar Denizinde Sensiz", Kadir Yıldız'ın "Güzelsin Bütün Şehirlerden" şiir kitapları...

'Oku' sözünün dünyayı değiştirme gücünün şahitleriyiz.

Birçok kitabın ilk sayfalarında yazarın hayatını etkileyen bir söz yer alır.

Yeni yazarların bir sözünün kimlerin hayatını nasıl değiştireceğini bilmiyoruz.

En güzeli de bu...

ÇOK KUTUPLULUK ARAYIŞI VE İRAN-SUUD DİYALOĞU

ABD tarafında durum giderek kaostan netliğe doğru evriliyor.

Trump, pazarlıkların sonuna geliyor.

İran'la ve Rusya ile anlaşmayı çatışmadan daha çok istediği aşikar.

Hatta Çin'le bile...

Avrupa'da yıllardır 'aklı erenler' tarafından tartışılan bir konuydu 'tek kutupluluk' ve Atlantik İttifakı'nın Avrupa için ABD güdümüne dönüşmesi...

"Küresel denge için çok kutupluluk olmalı, ABD ile ilişkilerimizde de bir güç dengesi olmalı" deyip durdular.

Ama azınlıkta kaldılar.

Çünkü ABD'nin sağladığı güvenlik ve ekonomik avantajlar Avrupalı yönetimlere büyük bir konfor sağlıyordu.

Bir ABD başkanı çıktı ve bu konforu sağlayan garantileri kaldırdı.

Avrupa, önce inanmak istemedi ama artık ikna olmuş görünüyor: Başımızın çaresine bakmak zorundayız...