İşgal altındaki Ayasofya'da 9 Eylül mevlidi

2024'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin İkinci YüzyılıDünyada Türkiye Yüzyılı'nın ilk günü, 1 Ocak'ta İstanbul'da dev bir 'ikonik' miting yapıldı.

İkonik, 'temsil niteliğinde' anlamına geliyor, ancak 'tarihe kalacak nitelikte bir temsil'...

Galata Köprüsü ile İstanbul ve Galata yakalarını birleştiren "Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet" yürüyüşü, İstanbul'un tarihi tablosu ile birleşerek böyle bir 'temsil' bıraktı tarihe.

Şehitlerimiz ve direnişçiler için yürüyüş, sabah namazından sonra Ayasofya, Sultan Ahmet, Süleymaniye ve Yeni Cami çıkışından başladı.

Bu da başka bir 'tarihi temsil' hüviyetindeydi.

Benzer şekilde, iki hafta sonra şehitlerimiz için Ayasofya dahil tüm camilerde sabah namazında hatim duası yapıldı.

Yine dün tüm okullarda şehitlerimiz için bayrak töreni öncesinde saygı duruşunda bulunuldu.

Bu 'duruş'ların da tarihi bir temsil niteliği var.

Mehmetçik'in, mazlumların arkasında, emperyalizmin ve kullandığı terör örgütlerinin karşısında 'Türk Milleti'nin duruşu...

Çocuklarımızın bu duruşla yetiştirilmesi geleceğimizin teminatıdır.

Daha önce konu etmiştim; artık 'eski' olan bir CHP Genel Başkan Yardımcısı'nın, "Muhafazakarlar Milli Mücadele'ye destek vermedi, aksine karşı çıktı" diye sergilediği 'ideolojik cehalet' üzerine, yakın tarih uzmanı merhum Prof. Zafer Toprak'ın tam aksini anlattığı bir söyleşiden alıntılar yaparak...

Bu okumalarım aralıklı da olsa devam ederken, Büyük İstanbul Tarihi'nin 2. cildinde, Mete Tunçay imzalı Mütareke İstanbul'u (1918-1923) makalesine rastladım.

Hem resmi tarihi 'bile' çarpıtan ideolojik çarpıtmanın yarattığı 'bölücü' tehlikeyi hem de Ayasofya'nın 'ikonik' özelliğini hatırlattı bana.

Tunçay, şöyle yazmış: "Aslında, I. TBMM'de hain diye damgalanan son sultanın amacı devletin bütünlüğünün korunmasıydı; ama o (kız kardeşinin kocası olan) Damat Ferid Paşa'ya uyarak bunun İngilizlere sığınmakla gerçekleşebileceğini sanmaktaydı. Bir kızı (Ulviye Sultan) Tevfik Paşa'nın oğlu İsmail Hakkı (Okday) ile evliydi. Almanya'da eğitim görmüş bir kurmay subay olan bu zat, Ankara'ya giderek orduda görev almış ve İstiklal madalyası kazanmıştır. Vahdeddin'in veliahdı durumundaki Abdülmecid Efendi de, açıkça Millî Mücadele yanlısı olup görüşlerini çeşitli vesilelerle açıklamaktaydı. Hatta başlangıçta onun Ankara'ya davet edildiği ama ikilik çıkmaması için bu çağrıya uymadığı, sonradan gelmek istediğinde ise artık gerek kalmadığı için reddedildiği söylenmektedir. Sakarya ve Dumlupınar zaferleri İstanbul'da da törenlerle kutlanmış, saray çevresi de kutlamalara katılmıştı. Örneğin, Türklerin İzmir'i 'istirdat' ettikleri (geri aldıkları) 9 Eylül günü, İstanbul'daki Ayasofya Camii'nde de zafer şerefine 25.000 kişinin iştirakiyle bir mevlit okunmuştur."

Tunçay, benzer bir "İstanbul'dan Ankara'ya destek" örneği olarak, "İstanbul'daki askerî depolarda bulunan silah ve cephanenin, Harbiye Nezareti'nin göz yumması ve desteğiyle Anadolu'ya gönderilmiş olduğunu" da eklemiş makalesine. Hatta, Anadolu'da Mustafa Kemal'in emrinde çarpışan subayların sicilinin de Harbiye Nezareti tarafından tutulduğunu, özlük haklarının, terfilerinin, madalyalarla ödüllendirilmelerinin de İstanbul'dan yapıldığını...

Ayasofya hakkında iki tarihi not daha: İşgal yıllarında İzmir'deki Britanya Ordusu'nun komutanı Tom Bridges'in yaveri John Codrington, Ayasofya'yı gemiden ilk gördüğünde defterine şöyle yazmış: "Ayasofya'nın Hıristiyanlığa dönüşü bana daima Türkiye'nin fethine en çok yakışacak adil bir son olarak görünmüştür."

Ayasofya'nın 'düşmesi' Türk Milleti'nin tarihten silinmesinin sembolü olarak görülmüş.

Bunu tek gören işgalciler değildi şükür ki...

Millî Mücadele'nin İstanbul'daki istihbarat ayağı Karakol Cemiyeti, tam da bu yüzden, Ayasofya'yı işgalciye teslim etmek yerine, 'havaya uçurma' tehdidiyle, onları vazgeçirmeyi, en azından 'planlarını' başka bahara ertelemelerini sağlamayı başarmıştır.

Ayasofya, Türk Milleti'nin var olma iradesinin sembolüydü.

Bugün de 'ayrıca' miras aldığı değerleri paylaşan milletlerin var oluş mücadelesinin sembolüdür.