Hani, iki büyük savaştan sonra bütün devletler şapkasını önüne alıp düşünmüştü ya... Gücü elde edenin saldırganlaşmasına, dünyaya kral kesilmesine karşı bir uluslararası mekanizma kurulmuştu.
'İnsan hakları, uluslararası hukuk ve bunlara dayalı kurumlar' dünya barışını sağlayacaktı.
***Ama durum hiç de öyle göründüğü gibi değil.
Aslında dünya savaşı denilen savaşlar 'Batı' ülkelerinin saldırganlıklarıyla başladı.
Her iki savaştan 20'şer yıl önce 1894'te ve 1931'de Japonya'nın Çin ve Kore'ye saldırmasıyla başlayan savaşlara kimse dünya savaşı demedi.
Birinci Avrupa Büyük Savaşı, Avrupa'nın 'dünyanın kalan kısmını paylaşım' savaşıydı.
İkincisi, bu paydan payına düşeni alamayanın histeri krizi...
***Konumuza dönersek;
Her iki savaştan sonra da "ülkeler arasındaki sorunları barışçıl yollarla çözmek" için insan hakları ve uluslararası hukuka dayalı bir kurallar düzeni ile bu düzeni yürütecek uluslararası mekanizma girişimi oldu.
I. Dünya Savaşı'nın ardından 10 Ocak 1920'de Cemiyet-i Akvam (Milletler Örgütü) kuruldu.
***Ama Almanya'nın güçlenmesine ve gücü kafasına göre kullanmasına mani olamadı.
İkinci savaş, Hitler'le birlikte milyonlarca insanın da canına mal oldu. Bu kez 24 Ekim 1945'te de 'daha kapsamlı bir tanımla' Birleşmiş Milletler Örgütü kuruldu. Amacı "dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak" diye tanımlandı.
Yanına bir güvence daha eklendi: Güvenlik Konseyi.
Amacı, "dünya genelindeki çatışmaları önlemek, barışı korumak ve uluslararası güvenliği sağlamak" diye tanımlandı.
***1945'ten beri dünya savaşı çıkmadı.
Ama dünyanın her yerinde savaş çıktı.
Afrika'nın ortasında Ruanda'da da soykırım yaşandı, Avrupa'nın ortasında Bosna'da da...
Irak da işgal edildi, Afganistan da...
Afrika'da da insanlar açlıktan öldü, Myanmar'da da...
Bugün de Gazze'de ölüyor, öldürülüyor.
***Dün Hitler, uluslararası hukuku, Cemiyet-i Akvam'ı takmıyordu, bugün de ABD ve İsrail Birleşmiş Milletler'i takmıyor.
Avrupa'nın ihraç ürünü olan "insan hakları, eşitlik ve adalete dayalı liberal demokrasi" Gazze'ye bomba olarak yağıyor!
İddia ettikleri 'tarihsel ilerlemenin son aşaması' enkaza gömülüyor.
Refah bölgesi Avrupa Birliği, artık refaha değil savaşa yatırım yapıyor.
Dünya, ilkeler, kurallar ve kurumlar dünyası olmaktan çıktı.
Aslında hiç öyle olmamıştı.
Dünyanın geri kalanı için...
***Bugün;
Birinci Paylaşım Savaşı'nı kazanan Avrupa devletleri, paylaştıkları alanda kurdukları devletlerin kaynaklarından yararlanırken, 'güvenlik' sağladılar.
İkinci Paylaşımdan Pay Alamayanların Savaşı'nda, Avrupa'yı kurtaran ABD, onlarla birlikte paylaştıkları devletlerin güvenlik garantilerini de üzerine aldı.
Tabii aslan payını da...
Ama bugün anlaşıldı ki; hiçbir devlet, güvenlik garantisini başkasına bırakmakla güvence altında olamaz.
Avrupa, Rusya'ya karşı ABD güvencesini kaybedince bunu anladı.
Belki de, Avrupa ABD'den bağımsızlık fikrine kapıldığı için Washington Rusya'yı kışkırttı, kim bilir!
Arap ülkeleri de, Avrupa'nın büyük ölçüde ABD'ye devrettiği güvenlik garantilerinin İsrail'e karşı güvenlik sağlamadığını anladı.
***Gücün yozlaştırma potansiyeli vardır.
Sovyetler'in dengeleyici gücü ortadan kalkınca, 'tek güç' olarak kalan ABD ilkesiz, hukuksuz, kuralsız davranmaya başladı.
Buna başlangıçta Avrupa da ortaktı.
Irak'a, Afganistan'a birlikte işgal gücü kullandılar.
Ama ABD artık Avrupa'ya da 'patron' olarak davranıyor.
Bunu sadece Trump'a bağlamak cehalet olur.