Almanya'nın 'cıs parti'si ve demokrasi dersi

Almanya için Alternatif (AfD) partisi 2013 yılında kuruldu.

Adını, dönemin başbakanı Angela Merkel'in 'liberal kapitalizmin alternatifi yok' söylemine tepki olarak aldı.

Başlangıçta, Alman milliyetçiliğini, daha çok ekonomik gerekçelere, AB karşıtlığına dayandırdı.

Ama giderek beklendiği gibi yabancı ve özellikle Müslüman karşıtlığını ortaya koymaya başladı.

Aynı yıl ilk seçimde yüzde 5 barajına kıl payı takıldı.

Ama 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 7 milletvekilliği kazandı.

2017 seçimlerinde ise 16 eyaletten 14'ünde parlamentoya girdi; federal parlamentoda (Bundestag) 94 sandalye ile Almanya'nın 3. büyük partisi ve 'ana muhalefet' oldu.

Almanya'da siyaset ve medya açıktan, devlet de gizliden AfD'ye karşı harekete geçti.

2021 seçimlerinde AfD, Bundestag'da kan kaybetti, 5. sıraya düştü.

Ama Şubat 2025 seçimlerinde CDUCSU ittifakının (yüzde 28.6) ardından yeniden yüzde 20.8 oy ve 152 sandalye ile ikinci parti olmayı başardı. Koalisyon ortağı ve başbakanın partisi SPD'yi (yüzde 16.4) geride bırakarak...

Bununla birlikte, Thüringen, Saksonya ve Brandenburg gibi büyük eyaletler dahil 5 eyalet parlamentosunda yüzde 32-38 oy oranlarıyla birinci, diğer eyaletlerde de ikinci parti oldu.

Üstelik, Nisan ayında yapılan anketlerde 'tek başına iktidar' olabilecek oya yaklaştıkları da görüldü.

Tam bu sırada, Almanya İç İstihbarat Teşkilatı (BfV), AfD'yi "sağcı aşırılık yanlısı oluşum' olarak sınıflandırdıklarını" açıkladı.

Partinin kimi birimleri ve yerel örgütleri için alınan bu yönde kararlar vardı.

Ama ilk kez 'federal düzeyde' partiyi kapsayan bir karar alındı.

Partinin "üç yıldır takip altında olduğu ve hakkında bin 100 sayfa rapor hazırlandığı" açıklandı.

Bunun anlamını Alman medyasından öğrendim:

AfD, yani Almanya'nın en büyük ikinci ve ana muhalefet partisi, anketlere göre iktidar adayı partisi, 'istihbarat örgütü' tarafından, "daha geniş kapsamlı izlemeye" alındı.

Bu izlemeye, "Alman istihbaratının partiyi 'dinleme' dahil teknik gözetim altına alması, üyelerini izlemesi, içeriye ajan sızdırması veya içeriden muhbir devşirmesi ve faaliyetlerinin takip edilmesi" de dahil...

Alman medyasına göre, AfD, "toplumsal ve ekonomik huzursuzluklardan besleniyor, göçmen karşıtı ve milliyetçi söylemleriyle destekçi buluyor"...

İstihbarat'ın 'aşırılık yanlısı' kararı ve izleme sonucu elde edilecek yeni delillerle AfD'nin kapatılmasına kadar uzanabilecek hukuki süreç başlayabilir.

Bu süreçte, kamuoyu ve diğer partiler nezdinde AfD'ye mesafe konulması sağlanabilir.

Açıklamayı, BfV Başkan Yardımcıları Sinan Selen ve Silke Willems yaptı.

Tanıdık gelmiştir, Sinan Selen İstanbul doğumu.

Ama bugün yazı konumuz bu değil...

Konumuz, Almanya'da "sistemin cıs partisi", "ana muhalefet partisi" ve "anketlerde geleceğin iktidarı görünen parti" gibi 'üç ayrı pozisyonu' bulunan partiyi 'istihbarat' örgütü ile takip ettirip, hakkında 'sakıncalı' raporu hazırlanması.

Ve sistemin diğer partilerinin bu raporu alkışlaması...

AfD'nin liderleri ve ABD yönetimi dışında kimsenin "Bu yapılan demokrasiye sığmaz" dememesi.

Türkiye'de 'cıs parti' olarak görülen HDPDEM Parti'yi, ekonomik ve sosyal sorunlar ile yabancı karşıtlığı üzerine kurulan Zafer Partisi'ni, her iki partiyi de 'iktidar ortağı' olarak yanına almaya çalışan ana muhalefet partisi CHP'yi gözünüzün önüne getirin.

Bu partilerin istihbarat örgütü tarafından izlenip takip edildiğini, haklarında rapor yazıldığını ve raporun bu şekilde açıklandığını düşünün...

Almanya doğrusunu yapıyorsa bizim bir yerde yanlışımız var...

Ya da Almanya'ya demokrasi dersi vermeye başlamamız gerekiyor...