Almanya Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Enstitüsü (SWP) raporlarını takip eder, zaman zaman konu edinirim.
Ülkelerin resmi politikalarını öngörmek ve anlamak için resmi bağlantılı düşünce kuruluşlarının raporları önemlidir.
SWP ise Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilir ve Almanya'yı anlamak için daha da önemlidir.
Raporlar, dayandıkları bilgiler, çıkardıkları sonuçlar ve önerileri açısından ülkelerin karakterlerini yansıtabilir. Bu bakımdan 'doğru-yanlış' diye değerlendirmek yerine 'ilgili ülkenin doğrusu, görüşü ve harekat planı' olarak bakmak gerekir.
Kuruluşun son raporlarından birini kıdemli uzmanlarından Dr. Yaşar Aydın yazmış.
Çok sayıda politik, askeri ve sosyolojik raporunu okumuştum. Önemli bir kısmında verilerin sağlığına, kıymetlendirmenin taraflılığına ve varılan sonuçların aceleciliğine mesafeli baktığım olmuştur.
Ancak bütün bunların da birer gösterge olduğu düşüncesiyle takibi bırakmadım.
Bu kez Almanya'nın Türkiye ile 'otomotiv teknolojilerinde' işbirliği ihtiyacı ve önerilerine dair raporunu okuyunca daha fazla ilgimi çekti.
Zira Türkiye söz konusu olduğunda, Almanya ve Avrupa'da olumsuz tarafta demokrasi ve insan hakları eleştirileri, olumlu tarafta ise sadece 'askeri kabiliyetleri ve son samanlarda geliştirdiği insansız hava araçları teknolojisi' yer alıyordu.
Otomotiv ise Almanya'nın tenezzül edeceği bir alana benzemiyordu!
***Dr. Aydın, yeni otomotiv teknolojilerinin otomobilleri artık 'akıllı cihaz' konumuna getirdiğinden; bu araçların verilere erişim, sokaklarda kitlesel gözetleme, casusluk ve sabotaj amaçlı kullanılabileceğinden bahisle sözü Çin'e getiriyor.
Çin, akıllı otomobil teknolojilerinde hem yazılım hem araç olarak hem yenilikçi hem ucuz ürünlerle ülkeleri zorluyor.
Dr. Aydın, Çin'in elektrikli otomobillerin konum servisleri, haritalar, kamera ve mikrofonlar gibi araçlarla topladığı bilgileri Çin'e gönderebileceğinden; bütün araçların aynı hedef kişiyi yüz tanıma sistemiyle bütün dünyada aynı anda arayabileceğinden; belki insansız bir aracın belki insanlı bir aracın kontrolden çıkarılarak bir sabotaj aracına dönüştürülebileceğinden söz ediyor...
Ve bu tehlikeye karşı, Türkiye ile birlikte çalışarak, Çin otomotiv teknolojilerinin 'güvenlik riskleri en aza indirilmesinin' sağlanabileceğine işaret ediyor.
***Konunun bu yönüyle Almanya'ın gündeminde olmasının nedeni, Çin markalı otomobillerin Türkiye'de üretimi için Türkiye'ye yatırım yapılması ve burada yapılacak üretimin Avrupa'ya ihraç edilecek olması.
İronik olan, Çin'in bu yatırımı, Almanya'nın politik baskısı ile yatırımdan vazgeçen Volkswagen'e tahsisli arazide yapıyor olması.
ABD ve Avrupa'nın, hatta NATO'nun Rusya'yı askeri, Çin'i de teknolojik casusluk anlamında 'tehdit' olarak konumlandırması artık otomotiv sektöründe de geçerli.
***Dr. Aydın, otomotivden iletişime ve medyaya kadar 'mobilite'nin ve mobil teknolojilerin sadece ekonomik değil, stratejik bir güvenlik konusu olduğunu vurguluyor.
Ve Almanya'ya, Türkiye ile sanayi ve güvenlik politikalarının akıllıca entegre edilmesini salık veriyor: "Alman otomotiv endüstrisi Türk otomotiv endüstrisiyle iş birliğini genişletmeli. Bu, araştırma ve geliştirme, e-mobilite üretimi, otonom mobilite, dijitalleşme ve bağlantılı sistemlere daha fazla yatırım yapması gereken Türkiye için de cazip olacaktır. Ancak Türk şirketleri, bu yatırımları kendi başlarına gerçekleştirmek için yeterli finansal kaynağa sahip değil. Alman hükümeti, daha derin bir Alman-Türk iş birliğinin önünü açabilir. Örneğin, kurumsal engelleri kaldırabilir, Türk vatandaşları ve girişimciler için vize kolaylığı sağlayabilir ve AB Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi için AB düzeyinde savunuculuk yapabilir. Bu reform aynı zamanda, Türkiye'nin Çin'den gelen elektrikli araçların AB'ye geçiş noktası olarak kötüye kullanılmasını önlemek için düzenleyici boşlukları kapatma fırsatı da yaratacaktır."

2