ABD'nin 'SDG yükü' ağırlaşıyor

ABD, Afganistan'dan çekildiğinde, askeri nakliye uçağına yapışan ve düşerek parçalanan insanların görüntüsünün acıklılığı tüm dünyada gündem olmuştu.

Ama o görüntüler sadece bir 'grupta' daha farklı bir duyguya neden olmuştu: Korku, endişe ve öfke...

Suriye'nin doğusunda, ülkeyi kuzeyden güneye ikiye ayıran en zengin toprakları ABD desteğiyle işgal eden terör örgütü PYDYPG tarafında...

"ABD bizi de terk edecek" kaygısına dair haberlere, ABD ve Avrupa merkezli gazetelerde sıkça rastladık o günlerde.

Örgütün, şu sıralar işgal ettikleri bölgede 'seçim' yapma girişimi de 'terk edildikten sonra, tutunabileceğimiz sözde demokratik meşruiyetimiz olsun' aceleciliğinden kaynaklanıyor.

Sonuçlarını garantiye aldıkları 'EsadSaddam' seçimlerini özellikle Avrupa'ya satmayı planlıyorlar.

Ama bir sorun var.

ABD de bu seçim girişimini 'kendine rağmen' bir 'oldu bitti' olarak görüyor.

'Örgüte çizilen sınırların aşılması' olarak değerlendiriliyor.

Ve 'mekanın sahibi' son tahlilde ABD...

ABD, uzun süre terör örgütü ile IKDP'nin arasını düzeltmeye çalıştı.

Ancak örgüt Suriye'de Barzani'ye yakın aşiretlere baskı yaptı, sürdü, öldürdü, esir aldı.

Kuzey Irak tarafında Peşmerge'ye saldırdı, onlarcasını öldürdü.

ABD'nin güvenliğini kendi ajandası için kullandı.

Dün gelen haber, seçim girişiminin ağustos ayına ertelendiği yönünde.

ABD'nin resmi uluslararası yayın organı Amerika'nın Sesi, ertelemeyi, "Türkiye'nin tepki gösterdiği, ABD'nin de destek vermediği seçimler ertelendi" diye duyurdu.

Türkiye'nin tepkisi etkili olmuş.

Ama bu 'sonuç' değil.

Sonuç, gayrimeşru bir terör örgütünün işgal ettiği bir ülkenin topraklarında gayrimeşru bir seçim 'yapamaması' olmalıdır...

Görünen o ki, öyle de olacak.

Zira;

ABD, uzun süre örgütle ilişkisini 'DEAŞ ile mücadele ile sınırlı ve geçici' olarak ifade etti.

Ancak örgüt şimdi DEAŞ'tan daha fazla maliyet üretmeye başladı.

SDG'yi oluşturan ve yöneten PYD ve YPG'nin PKK bağlantısını bütün 'müttefikler' gibi Rusya ve Çin de biliyor, sadece dile getirmiyorlar.

Ancak bir kez dile getirilirse, ABD 'bir terör örgütüne askeri destek vermek' gibi bir büyük riskle karşı karşıya kalacak.

ABD için 'büyük risk' olan bir başka şey daha var:

Para...

Türkiye'nin operasyonları sonrası, terör örgütü "en az 10 yıl geri gittik" diye Batılı 'kaynaklarından' destek almaya çalışıyor.

Bu, bugüne kadar ABD bütçesinden onlara harcanan 700 milyon doların 'boşa gittiğini' gösteriyor.

ABD halkı için 'vergilerin nereye gittiği' önemlidir. Bir kez sorgulanması, siyasi tartışma için yeterlidir.

ABD, buna rağmen, 'başka çıkarları uğruna' terör örgütünün 'maliyetine katlanmayı' sürdürebilir mi

Prensip olarak yapar...

Ancak bu kez 'terör örgütüyle işbirliği yapmamayı' sadece 'talep eden' bir Türkiye yok.

Gerektiğinde terör örgütüyle işbirliğinin 'maliyetini artırabilen' bir Türkiye var.

Zamanında, ABD'nin Ortadoğu'daki askeri yapılanması CENTCOM komutanları bu hesabı doğru yapmadı.

Bedeli de giderek artıyor.

ABD'nin, İsrail'in Gazze'de ürettiği bedelin daha fazlasına ihtiyacı yok.

AKŞENER ANKARA'YI TERK ETMEDİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün İYİ Parti eski Genel Başkanı Meral Akşener'i kabulü sürpriz oldu.

Erdoğan'ın siyasi genel başkanlarıyla diyalog konusunda yaklaşımı hep pozitif olmuştur.

Görüşmeyi reddeden, temas kanallarını kapatan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni partililerine 'yasaklı' hale getirenler muhatapları oldu hep.

"Külliye'ye giden CHP'li" tezviratı, -bir tarafıyla da- bu yasak delinmesin diye ortaya atıldı.

Ancak Akşener, Külliye'de ulusal günlerde yapılan toplantılara katıldı.