Türkiye'nin y-önü!

Sürekli gündemde olan soruların başında şu gelir:Türkiye'nin yönü ne olacakYanıt çoğunlukla ne olacağına değil, ne olmayacağına yönelik olur. "Türkiye Cezayir olmayacak", "Türkiye İran olmayacak" bir dönemin sık yükselen sloganları arasındaydı. İktidardaki AKP, kuruluşunun 21. yılını kutlamaya hazırlanırken Türkiye, hiçbir kesimin tek başına yön vermeyeceği bir alamette ilerliyor.Ecevit hükümetinin, ABD'nin Türkiye üzerinden Irak'ı işgaline karşı çıkmasının ardından iktidara gelen AKP de başlangıçtaki çizgisinde değil. AKP'nin kaç kez kabuk değiştirdiğini saysak sütun yetmez. İktidarda kalmayı merkez haline getirip bunun etrafına ne gerekiyorsa koydu...Son 21 yıl bir yana sadece son 21 gün içindeki haberleri alt alta koysak Türkiye'nin yönüne ilişkin t-onlarca öngörüde bulunabiliriz.Her şeyden önce toplum saydamlığını kaybetti. İşin bu yanı toplumbilimcilerin, sosyal psikolojinin ilgi alanına giriyor. Yazının başında vurguladığımız gibi Türkiye'nin ne olmayacağına ilişkin değerlendirme yapmak gerekirse, Türkiye AKP ve onun çekirdek ideolojisinin kalıbına girmeyecek. Buna hayır diyenlerin başında da AKP saflarında yer alanlar geliyor. Örneğin AKP'li milletvekili ve üst düzey bürokratların aileleri arasında bir dönem öne çıkarılmak istenen "harem-selamlık" otelde tatil tutmamış. Büyük çoğunluğunun eşi böyle bir tatile karşı çıkmış. Yine bu ailelerin çocuklarında da siyasi düşünce açısından devamlılık kendilerinin istediği düzeyde değil. AKP kadrolarının çocukları arasında yaz tatilini ailesinden ayrı yapma eğiliminin de yüksek olduğu dikkati çekmiş.İmam hatip okulları bağlamında da değişik sonuçlar var. Tüm eğitimi imam hatipleştirme ısrarı üç sonuç doğurmuş görünüyor:1- İmam hatibe ayrılan binalarda dikkat çekici ölçüde ciddi boş yerler var. En hafif anlatımla israf.2- Öğrenciler arasında sadece deistlerin oranı iki haneli rakamlarla ifade ediliyor. Başka orana gerek yok!3- Zorlama ile imam hatiplerin de özü bozuldu.Eğitimdeki bozulma doğal olarak bütün alanları etkiliyor. İktidarın temel sorunları çözmek yerine kullanmayı ve yönetmeyi tercih etmesi de bu sorunlar bağlamında