Suriye'de aklın yolunadoğru mu

Tahran Zirvesi'nden sonra Soçi'de de ana konu Suriye idi. İktidarın yarı ve tam resmi yayın organları 5 Ağustos'taki dört saatlik Erdoğan-Putin görüşmesinin sonuçlarını ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Erdoğan, Putin'in kendisini Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) toplantısına davet ettiğini söyledi. Artık uluslararası ilişkiler ikili ilişki haline geldiği için bu haber doğal karşılandı. Oysa Türkiye'nin böylesine önemli bir toplantıya katılımının daha kurumsal bir davetle olması gerekirdi. Tarihten bir yaprak... Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Milletler Cemiyeti'ne Türkiye'nin katılımı da beklenmektedir. Atatürk'ün çevresi, "Paşam hemen başvurup katılalım" der. Atatürk'ün yanıtı şu olur:"Onlardan resmi bir davet gelsin. Ondan sonra katılırız."Davet gelir, Türkiye katılır...19 Temmuz'daki Tahran Zirvesi'nde Putin, Erdoğan'a, "Suriye'de terör yuvalarının Türkiye'ye zarar vermesi elbet kabul edilemez. Ancak Türkiye bu sorunu Şam'la işbirliği yaparak çözmeli" demişti. İran Cumhurbaşkanı Reisi de aynı konuya bir başka açıdan yaklaşmıştı:"Irak gibi Suriye'de de sorunlara mezhepsel açıdan bakıyorsunuz. Bunu kabul edemeyiz. Bize yönelik bir güvenlik sorunu olarak görürüz."Erdoğan bunlara verdiği yanıtı Tahtan dönüşü birkaç kez dile getirdi:"Biz terörle mücadeleden vazgeçmeyiz. Suriye'de gerekirse yeni operasyon yapılır."Soçi dönüşü ise Erdoğan'ın Putin'in görüşlerini de açıkça dile getirdiğini gördük. Devamında da şöyle dedi:"Biz zaten istihbarat örgütleri bağlamında görüşüyoruz. Bizim istihbaratımız Suriye istihbaratıyla bu konuları yürütüyor."Bu söylem Suriye ile aramızdaki sorunların çözümü için adım adım aklın yoluna gelinmekte olduğunu gösteriyor.Görünen o ki Mısır'la başlayan yeni süreç Suriye ile de olabilir. Şam yönetimiyle diyalog olmadığı sürece attığımız her adımda meşruiyet tartışması yaşanacak. Örneğin iktidar yetkilileri yeri geldikçe övünerek Suriye'nin kuzeyinde binlerce briket ev yapılmakta olduğunu söylüyor. Komşumuzun huzur içinde olması bizi de olumlu