Okula gidecek çağda yaşamı elinden alınan Narin geldiğimiz noktanın aynası oldu.
21 Ağustos'tan beri kamuoyunun gücüyle unutturulamayan Narin'in 8 Eylül sabahı cansız bedenine ulaşılıncaya dek nelerin olduğunu henüz tam anlamıyla bilmiyoruz.
Ama o kadar vahim, herkesin bildiği, tahmin ettiği sırlar var ki sözcüğün tam anlamıyla insanın kanı donuyor!
İddiaları alt alta koyup buna bir tanım üretmeye giriştiğinizde kendinizden ürküyorsunuz.
Bir örnek:
Sülale suç örgütü mü diyelim
Aile suç örgütü mü diyelim
İnsanlığın oluşturabildiği en evrensel, en ahlaki kurum olan aile, böyle bir yafta ile karşı karşıya kalabilir mi
Kalamaz ama eğer aile içindeki suç sülale boyu saklanırsa kalır!
Aslında gerçeği tüm Türkiye'ye AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ilan etti:
"Bazı şeyler vardır ki bilinse de söylenmez!"
Çocuklar ölürken değil, uyurken susulur!
Oysa Narin ölürken tüm aile, tüm sülale, tüm köy, tüm bilenler sustu!
Hâlâ susmaya da devam ediyor!
Bu anlamda olay yeri tüm Türkiye'dir. Hepimiz olay yerinin neresindeyiz, diye bakmalıyız. Hepimiz bu suçun ne kadarına ortak olduk diye bakmalıyız. İnsan sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludur. Ne yaptık ya da ne yapmadık diye sormalıyız kendimize.
Bir ülkenin kalkınmışlığı, gelişmişliği insanlarının ölüm şeklinden de belli olur. Yıllarca canım ülkemizin insani gelişmişlik endekslerinde hep alt sıralarda olduğunu, daha kötüsü giderek de gerilediğini söyledik durduk.
Narin sadece bir örnek mi
Bir iddia atıldı ortaya:
"Yılda on bin çocuk kayboluyor"
Buna Anadolu Ajansı (AA) aracılığıyla hemen açıklama geldi. TÜİK bu bilginin doğru olmadığını duyurdu. Gerekçesi ölümden beter:
"Çünkü 2016 yılından bu yana bu yönde bir veri üretilmemiştir!"
Daha önce üretilmiş mi
Evet. Eldeki son rakam 2008-2016 arasında 104 bin çocuğun kaybolduğu. Bunların ne kadarı bulundu, ne kadarı Narin oldu, bilmiyoruz.
Sosyolojik kuraldır. Bir konuyla ilgili veri yoksa çözüm de yoktur!
TÜİK deyince aklımıza enflasyon geliyor ama istatistiğin önemini ortaya koyan çarpıcı bir durum!