Mustafa Kemal'le çatışmak!

Geçen haftayı 32. Demokrasi ve Adalet Haftası çerçevesinde, gündem yoğunluğunun yanı sıra öldürülen aydınlarımızı anma, onların ülke için taşıdıkları önemi yurttaşlarla paylaşma toplantılarıyla geçirdik.

24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu'nun, 31 Ocak 1990'da Prof. Dr. Muammer Aksoy'un öldürülmesinin ardından 32 yıldır 24-31 Ocak arası Adalet ve Demokrasi Haftası olarak anılıyor. Her yıl bu iki kavram, "adalet" ve "demokrasi" hep güncel oluyor! Mutlaka adalete, demokrasiye ilişkin bir eksik, erozyon, yıkıcı durum bu haftanın kaderini belirliyor.

Geçen hafta da öyle oldu!

Öldürülen aydınlarımızın yaşamları boyunca vurguladığı gerçeklerden biri şuydu:

Camiye, kışlaya, okula, adliyeye siyaset girmemeli!

Bu kurumlar, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye'nin kuruluş temelleri içinde kimliklerini koruyarak yaşamalı!

Ne yazık ki geçen hafta bunların zedelendiği haberlerle doluydu.

21 Ekim 1999'da öldürülen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı aydın tarifini ne kadar güzel yapardı:

"Aydın olmanın ölçütü bilgi değil, tavırdır!"

Geçen hafta boyunca konferanslarda aydınlarımızı anarken bugünkü gerçekleri haykıracak aydın sayısının ne kadar azaldığını, olanların da ne kadar ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu paylaştık. Bunları kesinlikle bir yenilmişlik ya da kaybediyoruz duygusu ile vurgulamıyoruz. Gerçekleri bütün çıplaklığıyla görmezsek çözüm üretemeyiz!

Geçen haftadan bu haftaya güncelliğini koruyan konuların başında teğmenlerin ordudan atılması geliyor.

Teğmenler 30 Ağustos 2024'te resmi tören bitiminde yerleşmiş ama sonradan kaldırılan yemini okumuştu. Ardından da yüzlerce teğmen, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı atmıştı. 7 Eylül'e kadar konu parçalı bulutlu tartışıldı. Erdoğan sesini çıkarmadı. 7 Eylül'de imam hatip mezunlarının toplantısında "Bu kılıçları kime sallıyorsunuz" diyerek hedefe kendisini koydu. Tartışma doğal olarak büyüdü. Beş ay süren soruşturma sonucunda 31 Ocak'ta karar verildi. Her şey bir yana bu kararı verenler, bu kararın alınmasını sağlayanlar tartışmanın "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" zemininde yapılacağını biliyordu. Bir başka deyişle pazartesi olmuş bir olayla ilgili çarşamba günü karar alınmadı. Tartışmanın nasıl yapılacağı bilinerek alındı.

O zaman ortaya şu çıkıyor: