24 Nisan Perşembe günkü yazımızda her alanda dibe vuruşu dile getirmiştik. Dış politikadan ekonomiye, "Bundan kötüsü olur mu" sorusunu sorduran konuları sıralamıştık.
Bugün "dip" sözcüğünü bir başka anlamda kullanalım; dipten gelen dalgayı sütuna yatıralım.
İktidar dip dalgayı görmek yerine, yok saymakla suç saymak arasında gidip geliyor. İktidara geldiklerinde, gitmemek üzere yeni bir yönetim inşa edip buna dayalı yeni bir toplum oluşturmak üzere yola çıktılar.
"Yeni yönetimi" öyle ya da böyle dayatıp sürdürüyorlar. Ancak yeni toplum inşası istedikleri gibi gitmiyor. Devleti ele geçirebilirsiniz ama milleti ele geçirmeye çalışmak yerine, milletin gözüne girmeye çalışmak gerekir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda saat 17.00 sıralarında Ulus'tan Anıtkabir'e yürüdük. Binlerce kişiyle birlikte. Anıtkabir ve çevresi gün boyu hareketliydi. Yol üzerinde iki yerde, ellerinde dosya-kalem "Ekrem İmamoğlu'na özgürlük için bir imza ver" diye seslenen insanları gördük. İmzamızı Beylikdüzü'nde verdiğimizi anımsatıp nasıl gittiğini sorduk. İmza toplayan kadın, "Ben tek başıma 1000'i geçtim" dedi övünçle.
Anıtkabir'e yürüyüşte en baştaki Yozgatlı Abdullah, Özgür Özel, Mansur Yavaş sırasını selamlayıp insan selinin arasına karıştık. Kabaca bir gözlemle yüzde 60'ı kadındı. Daha coşkulu, daha katılımcıydılar.
Böylesi yürüyüşlerde ağırlık orta yaş üzeridir. Bu kez gençler dikkati çekiyordu. Hem özel üniversitelerden hem devlet üniversitelerinden gençler vardı. Gazi'dekiler farklı pankartlarda çevrelerinde bir halka oluşturdular. TED Üniversitesi'nden gençler adeta halay çekme düzeninde yürüyordu.
Blok kız ya da blok erkek gruplarla liseliler de vardı. Demetevler'deki bir liseden gelen gençlerle konuştuk. Kendiliğinden olmuş, "Biz de gidelim" demişler. "Bugün burada olmak gerekirdi" dedi atılgan olanı.
Gençleri şöyle özetlemek mümkün:
Siyasetin tam göbeğindeler, siyasi partilerin dışındalar!
Az katılımlı, ak saçlı ve az saçlı gençlerin bulunduğu ortamlarda insanlar genç yaştan gençleri de görmek için "Arkadaşlar bundan sonra herkes sadece kendini değil torununu da getirsin" derdi.
Bu kez pek çok torun, dedesini de alıp gelmişti.