Atina'da Saddam Hüseyin bakkalı!,

"Atina'da Monastiraki Meydanı'nı tam arkanıza alıp Ahtens Caddesi'ne doğru yürüdükten beş-on dakika sonra şehrin tüm iklimi değişiyor. Ana caddenin Birleşmiş Milletler'i andıran bir havası var. Ara sokak ve caddeler ise çoğunlukla sığınmacıların. Dünyanın pek çok başkentinde evsizler gördüm ama burada koloni halinde. Gece yarısından sabahın ilk ışıklarına kadar sokaklar onların. Büyük çoğunluk Asya derinliklerinden Irak ve Suriye hattına kadar geniş bir coğrafyadan. Konuşmak istediğinizde ana dili neymiş, İngilizce bilir miymiş, uğraşmanıza gerek yok. Türkçe konuşun yeter. Kendisi bilmese bile yanındaki bilir. Çünkü çoğunluğun yolu Türkiye'den geçmiş. Atina sokaklarında gördüm ki şu tanımı yapmak abartı değil: Türkçe bir mülteci dilidir! Coğrafya sadece ülkelerin kaderini belirlemez, göç yollarını da belirler. Atina sığınmacılarının gündüz ve gece değişen yaşam biçimleri var. Elverişsiz ortamda yaşayanların ve gece sabaha kadar dışarıda olanların gereksinim duyabileceği her şeyi satan marketler de 24 saat açık. Birine girdim, Bangladeş'ten gelmiş. Adı Ahmet. Kısa bir süre Türkiye'de kalmış, oradan Atina. Tek derdi var, ailenin öteki üyelerini de yanına aldırmak. Sonra Ver elini Avrupa. Olmazsa bir süre daha Yunanistan. Market adları genellikle Yunan ve Latin alfabesiyle. Bu yazıların hemen altında-üstünde daha küçük Arapça ve Asya dilleri var. Bizde bakkal kültürüne yakın bir dükkânın adı önünde çakıldım kaldım: Saddam Hussen! Altında, "mini market" yazısı, satılan ürünlerin fotoğrafı var. Onlar Suriyelilere oranla Atina'nın yerlisi sayılır. Daha erken gelmişler. Mesleği olanlar şanslı. Çünkü Yunan gençlerinin gözü de başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde. Irak, Suriye, Afganistan'dan gelenler buraya uyum sağlamak yerinde kendi yaşam biçimlerini taşımışlar. Yaşam biçimleri arasında şu da var: Olabildiğince çok çocuk! Doğadaki tüm canlıların içgüdüsel olarak iki temel çabası vardır: Hayatta kalmak ve türünü korumak! Topraklarından kopup gelenler için ayrıca önemli. Gelişmeleri kaygıyla izleyen kurumların başında kilise geliyor. Geçen günlerde şu