Ümmetin birliği
Recep Bey'in terörsüz Türkiye bağlamındaki konuşmasında yer alan 'Türk-Kürt-Arap ittifakı' çıkışına, cevap veren Özgür Özel: "Çıkmış Kürt-Türk-Arap diyor. Hesap Kürtlerin temsilcisi DEM, Türklerin temsilcisi MHP, Arapların temsilcisi kendisi. Bir çatı kuracak. Çatıda vatandaşlık bilinci değil, ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak aklı sıra, bunun üzerinden yeni ittifakla yürüyecek. Biz şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. CHP olarak durmamız gereken yerde dururuz ama Türkiye'ye ümmetçilik mezhepçilik üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız." ifadelerini kullanmıştı…
Recep Bey ise Özgür Özel'in bu çıkışına, "Dün çıkmış bizi ümmetçilikle suçluyor. Ya Allah aşkına, ümmetin dirliğini, birliğini, beraberliğini savunmak ne zamandan beri suç oldu! Tabii bunlar ümmet bilinci nedir bilmezler. Müslümanlar olarak Peygamber efendimizin buyurduğu gibi birbirimize kenetlenmemizin neresi yanlış be gafiller! Türkiye'ye ve İslam dünyasına bu kadar mı yabancısınız! 'Ümmetçiliğin karşısında duracağız' diyor. Peki ne yapacaksınız Türkler Kürtler ve Araplar arasında fitne mi yayacaksın, nefreti mi körükleyeceksin Tam olarak ne yapacaksın Cenab-ı Allah bunlara akıl izan ve basiret versin." şeklinde bir cevap vermiş…
Bu karşılıklı söz düellosu hakkında şunları söylemeden duramayacağım:
Öncelikle Recep Bey şunu bilmeli: Ümmetin ya da herhangi bir insan topluluğunun dirliğini, birliğini, beraberliğini savunmak elbette bir suç değil ama Ümmetçilik anayasal düzenimize karşı çok ciddi bir suçtur!
Dahası ümmetçiliği savunmak MİLLİ EGEMENLİK HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE karşı çok açık bir saldırıdır!
Ümmetçi düzenlerde egemenlik hakkı halkta değil ruhban sınıfında yani din adamlarındadır, halka kanun yapma, kural koyma, yargılama ve yönetme hakkı asla tanınmaz
Bizim anayasal düzenimiz ümmet kavramı üzerine değil "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinden hareket eden eşit ve özgür vatandaş kavramı üzerine inşa edilmiştir tekraren belirteyim bu düzeni yıkmaya kalkmak ise anayasal bir suçtur.
Aslında milletimiz bu sorunun cevabını 1923'de vermiş, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde şeriat ile yönetilen bir ümmet devletini yıkarak yerine anayasal kurallara dayalı eşit vatandaş, özgür birey ilkesi üzerine bina edilmiş laik ve çağdaş bir cumhuriyet kurmuştur.
Halkımız tercihini 100 küsür yıl önce yapmış, 100 küsur yıl önce kararını vermiş amma ve lakin hala ümmetçilik peşinde koşan politikacılar kafasını bulandırmaya çalışıyor…
Eh el mecbur benim gibi cumhuriyeti, özgür ve eşit vatandaşlığı savunan aydınlar da onların savunduğu düzenin iç yüzünü ortaya koymak zorunda kalıyor, kimse kusura bakmasın…
Ana soru şu: Ümmetçilik birlik beraberliği sağlamayı, güçlü, adaletli, huzurlu ve müreffeh bir toplum yaratmayı başarabilir mi
Ümmetçiliğin böyle bir performası olup olamayacağını anlamak için tarihe bakmamız yeterli olacaktır, ben de öyle yapacağım.
Daha asrı saadet denilen dönemde ilk dört halifeden üçünün Müslümanlarca katledildiğini, birinci ve ikinci islam iç savaşında yaşanan Müslümanların Müslümanları katlettiği Kerbela ve Harre katliamlarını, daha sonra yaşanan Emevi Abbasi savaşlarını hatırlatarak başlamam ümmetçiliğin birlik ve beraberlik sağlamada ne kadar da yetersiz ve başarısız olduğunu ifade edebilmek için sanırım uygun olacaktır.
Elbette haksızlık yapmak istemem sadece İslam dininden de bahsetmiyorum örneğin gene ümmetçi düzene sahip bir diğer İbrahimi din olan Hristiyanlık da sonu gelmez din, mezhep ve tarikat kavgaları ile kanlı bir bataklığa sürüklenmedi mi